Bilindiği üzere Türkiye 1980 sonrasında kapalı ekonomi modelini terk ederek global ekonomik pazarın bir aktörü haline gelmiş, bu geçişin bir yansıması olarak da ihracat serbest bırakılmıştır. Bununla birlikte Kanun Koyucu, tamamen bir serbestiyet yerine denetimli bir serbestlik modelini benimsemiş ve ihracat faaliyetleri belirli kısıtlamalara tabi tutulmak kaydı ile serbest bırakılmıştır. Bu kısıtlamaların başında ise, ihracat faaliyetlerini gerçekleştiren kişilerin bu faaliyetleri sebebiyle elde ettikleri döviz cinsinden ihracat bedellerini Türkiye'de yerleşik bankalar nezdinde tutması, yani döviz cinsinden ihracat bedellerini Türkiye'ye getirmesi zorunluluğu gelmektedir.

Söz konusu uygulama temel olarak aşağıdaki mevzuat ile düzenlenmektedir:

  1. 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun
  2. Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar
  3. 2018-32/48 sayılı Türk Parasını Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ
  4. 16 Ocak 2020 tarihli İhracat Genelgesi

Konuya ilişkin yasal düzenlemelerin başında gelen 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun'un (“Kanun”) 1. maddesi uyarınca kambiyo, nukut, esham ve tahvilat alım ve satımının ve bunlar ile kıymetli madenler ve kıymetli taşlarla bunlardan üretilen veya bunları içeren her türlü eşya ve kıymetlerin ve ticari senetlerle tediyeyi temine yarayan her türlü araç ve belgelerin ülkeden ihracı veya ülkeye ithalinin, Türk parasının kıymetinin korunması adına düzenleyici ve sınırlayıcı kararlar verme yetkisi Bakanlar Kuruluna verilmiştir.

Ayrıca Kanun'un 3. maddesi uyarınca, ihracat veya ithalat bedellerinin Bakanlar Kurulu tarafından alınan kararlar uyarınca ve bu kararlarda yer alan süre içerisinde yurda getirilmemesi halinde, ilgililere yurda getirilmesi gereken bedelin %5'i oranında idari para cezası verileceği, fakat ihracat veya ithalat bedellerinin idari para cezası kararının kesinleşmesine kadar yurda getirilmesi halinde idari para cezasının %50 indirimli olarak-ihracat veya ithalat bedelinin %2,5'u oranında uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Öte yandan, anılan hüküm uyarınca verilecek idari para cezası herhalde yurda getirilmesi gereken bedelden daha fazla olamayacaktır.

Kanun ile verilen yetki, 07.08.1989 tarihli Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar (“32 sayılı Karar”) ile kullanılmış ve ihracat faaliyetleri için çerçeve bir sınır çizilmiştir. 32 sayılı Karar uyarınca Hazine ve Maliye Bakanlığına (“Bakanlık”) ihtiyaç duyulması halinde ihracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin düzenleme yapma yetkisi verilmiştir. 32 sayılı Karar'da ayrıca Karar'a ve Karar'ın uygulanması adına Bakanlık tarafından yayımlanacak tebliğlere muhalefetin, Kanun'a muhalefet sayıldığı hususu da düzenleme altına alınmıştır.

Haziye ve Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan 2018-32/48 sayılı Türk Parasını Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (“Tebliğ”) ile, ihracat bedellerinin Türkiye'ye getirilmesi yükümlülüğüne ilişkin detaylar düzenlenmiştir.

Tebliğ uyarınca;

  • Türkiye'de yerleşik kişiler tarafından gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedellerin, fiili ihraç tarihinden itibaren 180 gün içerisinde ihracat işlemine aracılık eden bankaya transfer edilmesi zorunludur.
  • İhracat işlemlerine aracılık eden bankalar, ihracat bedellerinin Tebliğ ile öngörülen sürede Türkiye'ye getirilmesini izlemekle yükümlü kılınmıştır.

Konuya ilişkin düzenlemelere son olarak, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (“TCMB”) tarafından yayımlanan 16 Ocak 2020 tarihli İhracat Genelgesi (“Genelge”) kapsamında detaylı olarak yer verilmiştir. Genelge'de yer alan hükümler uygulamaya yönelik olup, muhtemel ihtilaflar yönünden büyük önem arz etmektedir.

  • İhracat bedelinin tamamının Türkiye'ye getirilmesi zorunlu mudur ?

Genelge uyarınca, ihracat işlemine konu her bir gümrük beyannamesi itibariyle, yurda getirilen tutar bakımından 15.000 ABD dolarına kadar noksanlıklar, aracı bankalar tarafından başka herhangi bir işlem yapılmasına gerek bulunmaksızın kendiliğinden terkin edilmektedir.

Anılan terkin sınırı, Genelge'nin ilk halinde 30.000 ABD dolarına kadar iken, 25.04.2022 tarihli TCMB genelgesi ile 15.000 ABD dolarına indirilmiştir. Bu noktada, anılan genelge öncesi döneme ilişkin gümrük beyannameleri uyarınca tesis edilecek idari para cezaları kararlarında, ceza hukukunun temel ilkelerinden olan kanunilik ilkesi gereği, 30.000 ABD doları tutarındaki sınırın dikkate alınması gerekmektedir.

  • Yurda getirilen döviz cinsinden ihracat bedelinin ayrıca Türk lirası'na çevrilmesi gerekir mi?

Konuya ilişkin olarak İhracat Genelgesi'ne eklenen ek 1. maddeyle, ihracat faaliyetleri sonucunda iktisap edilen ve İhracat Bedeli Kabul Belgesi'ne (“İBKB”) bağlanan döviz cinsinden ihracat bedellerinin en az %25'inin İBKB'sini düzenleyen bankaya satılması yükümlülüğü getirilmiştir. TCMB'nin 15.04.2022 tarihli talimatı uyarınca, %25 oranında uygulanmakta olan bu yükümlülük %40'a yükseltilmiştir. Bu kapsamda, döviz cinsinden Türkiye'ye getirilen ihracat bedellerinin %40'ı İBKB'sini düzenleyen banka tarafından, belgenin düzenlendiği tarihte TCMB tarafından ilan edilen döviz kuru üzerinden Türk lirası'na çevrilerek TL karşılığı ihracatçıya ödenmektedir.

  • Terkin sınırının belirlenmesinde esas alınan tutar nedir ?

Terkin sınırının tespitinde gümrük beyannamesinde yer alan fatura tutarı değil, Genelge'nin 28/4. maddesi uyarınca gümrük beyannamesinin 46. satırında yer alan istatiski kıymetin dikkate alınması gerekmektedir. Bu kapsamında Türkiye'ye getirilmesi zorunluluğu bulunan ihracat bedeli olarak, beyannamenin 46. satırında yer alan istatistiki kıymetten 15.000 ABD doları indirilerek ulaşılan tutar olduğu ifade edilebilir.

  • İhracat yapılan tüm ülkeler bu kapsamda mıdır ?

İhracat Genelgesi uyarınca, ihracat yapılan ülkelerden bir kısmı ihracat bedellerinin Türkiye'ye getirilmesine ilişkin yükümlülük kapsamından istisna tutulmuştur. Bu kapsamda, Afganistan, Angola, Belarus, Benin, Cibuti, Etiyopya, Fildişi Sahili, Filistin, Gabon, Gana, Gine, İran, Kamerun, Kenya, Kırgızistan, Kuzey Kore, Küba, Liberya, Lübnan, Mısır, Moldova, Nijerya, Senegal, Somali, Sudan, Suriye, Suudi Arabistan, Tacikistan, Tanzanya, Venezuela ve Yemen'e gerçekleştirilen ihracat işlemleri sebebiyle elde edilen ihracat bedellerinin Türkiye'ye getirilme zorunluluğu bulunmamaktadır.

Ayrıca, Azerbaycan, Cezayir, Fas, Kazakistan, Özbekistan, Tunus, Türkmenistan ve Ukrayna'ya gerçekleştirilen ihracat işlemleri sonucunda elde edilen ihracat bedellerinin %50'si yer verilen yükümlülük kapsamı dışındadır. Ek olarak, İhracat Genelgesi'ne eklenen geçici madde uyarınca, Rusya veya Ukrayna'ya gerçekleştirilen ihracat işlemlerinde ihracat bedellerinin gümrük beyannamesi kapsamında döviz cinsinden beyan edilmiş olması halinde dahi, bu bedellerin Türk Lirası olarak aracı banka tarafından kabul edilmesi mümkün kılınmıştır.

  • İhracat Bedellerinin Yurda Getirilmesi Yükümlülüğüne İlişkin Aşamalar

1. Aşama: Banka Takibi
  • Tebliğ ve Genelge uyarınca, ihracat işlemine aracılık eden bankaların ihracat bedellerinin fiili ihraç tarihinden itibaren 180 gün içerisinde ihracat hesabına transfer edilmesi ve ihracat hesabının kapatılması konusunda süreci takip etmeleri gerekmektedir.
  • Fiili ihraç tarihinden itibaren Tebliğ'de öngörülen 180 günlük süre içerisinde ihracat bedelinin banka hesabına transfer edilerek ihracat hesabının kapatılmaması halinde, bu sürenin bitiminden itibaren 5 gün içerisinde durumu ihracat işlemini gerçekleştiren mükellefin bağlı bulunduğu vergi dairesine Açık İhracat Hesabı İhbar Formu ile bildirmeleri gerekmektedir.
2. Aşama: Vergi Dairesi
  • Vergi dairesi, aracı bankanın ihbarı üzerine 10 gün içerisinde ihracat işlemini gerçekleştiren mükellefe hitaben hazırlanacak yazıda, gümrük beyannamesine konu ihracat bedellerinin 90 gün içerisinde aracı banka nezdindeki hesaba transfer edilerek açık ihracat hesabının kapatılması ve varsa konuya ilişkin mücbir sebebin bildirilmesi aksi halde Kanun uyarınca cezai müeyyide sürecinin başlatılması adına Cumhuriyet savcılığına ihbarda bulunulacağını ihtar etmektedir.
  • İhtar yazısı tebliğ alan mükellefin söz konusu 90 gün içinde ihracat bedelini aracı banka nezdindeki hesaba transfer ederek ihracat hesabını kapatması veya varsa konuya ilişkin mücbir sebebi bildirerek ek süre talebinde bulunması imkanı bulunmaktadır.
  • Uygulamada söz konusu ihracat bedelleri her ne kadar Türkiye'ye getirilmiş olsa ve Türkiye'deki bir bankaya yatırılmış olsa dahi bazı hallerde aracı bankalar tarafından ihracat hesabının kapatılmadığı sıklıkla görülmektedir. Bu noktada mükellefin vergi dairesinden aldığı yazı üzerine konuyu takip etmesi, aracı banka ile temasa geçip hesabın kapatılmasını sağlaması ve bu durumu söz konusu 90 günlük süre içinde vergi dairesine bildirmesi halinde idari yaptırım sürecinin başlaması önlenebilecektir.
  • Bu süre içerisinde açık ihracat hesabının kapatılmaması veya mücbir sebebin bildirilmemesi halinde, vergi dairesi tarafından Cumhuriyet savcılığına ihbarda bulunularak idari yaptırım süreci başlatılmaktadır.
3. Aşama: Cumhuriyet Savcılığı (İdari Yaptırım Süreci)
  • Vergi dairesi tarafından Cumhuriyet savcılığına ihbarda bulunmasının akabinde, Cumhuriyet savcılığı tarafından vergi dairesinin ihbar evrakıyla sınırlı bir inceleme süreci yürütülmektedir.
  • Savcılık aşamasında ihracat bedelinin fiili ihraç tarihinden itibaren 180 gün ve sonrasında vergi dairesi tarafından verilen ek 90 günlük süre olmak üzere 270 gün içerisinde yurda getirilip getirilmediği, getirilmişse getirilen tutarın terkin tutarının üzerinde kalıp kalmadığına ilişkin bir inceleme yapılmaktadır.
  • Savcılık tarafından yapılan şekli incelemede 1567 sayılı Kanun'da aranılan şartların oluştuğu kanaatinde varıldığı takdirde, Kanun uyarınca yükümlülüğe rağmen Türkiye'ye getirilmeyen ihracat bedeli tutarının %5'i oranında nispi idari para cezası uygulanmaktadır.
4. Aşama: Sulh Ceza Hakimliği (İdari Yaptırım Kararına İtiraz Süreci)
  • Cumhuriyet savcılığı tarafından ihracat bedelinin %5'i oranında tesis edilen idari para cezasına karşı, idari yaptırım kararının tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde sulh ceza hakimliği nezdinde itirazda bulunmak mümkündür.
  • İdari para cezasının kararın tebliğinden itibaren bir aylık süre içerisinde ödenmesi halinde, cezadan ¼ oranında indirim yapılmaktadır. Diğer yandan, idari para cezasının indirmli ödeme süresi içerisinde ödenmesi, idari para cezası kararına karşı itiraz yoluna başvurma hakkını etkilememektedir. Yani, idari para cezasının indirimli olarak ödenerek karara itirazda bulunulması mümkündür.

  •  İndirimli ödeme ve cezadan indirim imkanları nelerdir ?

İhracat bedellerinin yasal süre içerisinde yurda getirilmemesi sebebiyle tesis edilen idari para cezalarının tahsilatı ve kararlara karşı itiraz süreci 5326 sayılı Kabahatler Kanunu kapsamında yürütülmektedir. Bu kapsamda, idari para cezası kararının tebliğinden itibaren 1 aylık süre içerisinde idari para cezasının ödenmesi halinde, Kabahatler Kanunu'nun 17/6. maddesi uyarınca idari para cezasından ¼ oranında indirim yapılmaktadır. Diğer bir anlatımla, idari para cezasının, kararın tebliğinden itibaren 1 ay içerisinde ¼ indirimli olarak ödenmesi mümkündür.

Öte yandan, idari para cezasına konu ihracat bedelinin, idari yaptırım kararının kesinleşmesinden önce Türkiye'ye getirilmesi halinde, Kanun uyarınca uygulanması gereken nispi para cezası %2,5 olduğundan, %5 oranında tesis edilmiş idari para cezası kararına bu yönden de itiraz edilebilmektedir. Bu iddia ancak sulh ceza hakimliği nezdinde itiraz yoluyla ileri sürülebileceğinden, herhalde itiraz yoluna başvurulması önerilmektedir.

  • Hangi hallerde karara karşı itiraz edilebilir ?

Kabahatler Kanunu uyarınca idari yaptırım kararlarına karşı itirazda bulunulabilmesi için itiraza konu idari para cezasının ödenmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu sebeple, itiraza konu idari para cezası ¼ oranında indirimli olarak ödenip akabinde itiraz yoluna başvurulabileceği gibi, herhangi bir ödeme yapılmaksızın doğrudan da idari yaptırım kararına karşı itirazda bulunulabilmektedir. Karara karşı itiraz yoluna başvurulması halinde, karara konu idari para cezasının tahsilat işlemleri karar kesinleşinceye kadar durmaktadır. Burada, kararın kesinleşmesi safhasının sulh ceza hakimliği kararına karşı üst merciide başvurulacak olan itiraz yolunu da kapsadığını belirtmek gerekir. Öte yandan, kararın kesinleşmesi akabinde idari para cezası, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca tahsil edilmek üzere vergi dairesine gönderilmektedir. Söz konusu tutara Kanun'un 3. maddesinin 8. fıkrası uyarınca idari para cezasına konu tutarın yanında ayrıca gecikme faizi de uygulanmaktadır. Gecikme faizinin hesaplanmasında, fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günlük sürenin bittiği tarihi kabahat tarihi olarak kabul edilmekte ve bu tarihten idari para cezasının tahsil edildiği tarihe kadar gecikme zammı oranında gecikme faizi hesaplanmaktadır.

Öte yandan, idari para cezasının ¼ oranında indirimli olarak ödenip akabinde idari yaptırım kararının iptali istemiyle itiraz yoluna başvurulması ve sulh ceza hakimliği tarafından da idari yaptırım kararının iptaline hükmedilmesi durumunda, indirimli olarak ödenen tutarın iadesi gerçekleştirilmektedir. Uygulamada, mükellefler tarafından kararın iptali ve ödenen tutarın faiziyle birlikte iadesi talebiyle yapılan itirazlar bakımından, sulh ceza hakimliği tarafından faiz talebine ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmamakta ve bu aşamada mükelleflerin faiz talebi reddedilmektedir.

Konuya ilişkin olarak Anayasa Mahkemesinin 03.07.2019 tarihli ve 2016/78974 B. Başvuru numaralı kararında, idari para cezasının ödenerek akabinde karara karşı itirazda bulunulması ve kararın iptaline hükmedilmesi durumunda, ilgililere idari para cezasının yanında ayrıca cezaya konu paradan bu süre boyunca mahrum kalınması sebebiyle faiz de ödenmesi gerektiğine, aksi yöndeki uygulamanın ise ilgililerin mülkiyet hakkını ihlal ettiğine hükmedilmiştir.

  •  Sulh Ceza Hakimliği Süreci

İlgililer tarafından idari yaptırım kararına itiraz edilmesi halinde, sulh ceza hakimliği tarafından yapılacak incelemede itirazın kabulüne, kısmen kabul-kısmen reddine veya reddine karar verilebilmektedir. Uygulamada, uyuşmazlık konusunun teknik uzmanlığı gerektirmesi sebebiyle sulh ceza hakimlikleri tarafından genellikle bilirkişi incelemesine başvurulmakta ve bilirkişi raporunda belirtilen görüş doğrultusunda karar tesis edilmektedir.

Uygulamada sıklıkla karşılaştığımız üzere ihracat bedelleri süresi içerisinde yurda getirilmesine rağmen,

  • aracı banka tarafından İBKB düzenlenmemesi,
  • vergi dairesi tarafından verilen 90 günlük süre içerisinde ihracat bedellerinin getirildiği hususunun mükellefler tarafından vergi dairesine bildirilmesinin atlanması,
  • aracı bankalar tarafından İBKB düzenlenmiş olmasına karşın ihracat hesabının kapatılmaması

ve benzeri prosedürlere ilişkin eksiklikler nedeniyle mükellefler aleyhine idari para cezası uygulandığı ve söz konusu idari para cezalarının çoğunlukla, kanunda ihracat bedelinin süresinde yurda getirilmemiş olması sebebiyle kesilmesi öngörülen, ihracat bedelinin %5 oranındaki, haliyle çok yüksek boyutlara ulaşabilen nispi ceza olduğu görülmektedir. Oysa belgelendirme yükümlülüğünün cezası kanunda zaten ayrıca öngörülmüş olup nispi değil üç bin Türk lirasından yirmi beş bin Türk lirasına kadarlık maktu cezadır. Nispi ceza ise paranın süresinde yurda getirilip getirilmemesiyle ilgilidir. Bu nedenle, ihracat bedellerinin yurda süresi içinde getirildiğinin ispatlanması halinde, söz konusu nispi idari para cezası kararları sulh ceza hakimlikleri tarafından ceza hukukunun temel ilkelerinden biri olan kanunilik ilkesi dikkate alınarak kaldırılabilmektedir.

Öte yandan, ihracat bedellerinin vergi dairesi tarafından mükelleflere tanından 90 günlük süre yurda getirildiğini tevsik eden belgelerin ibraz edilmemesi halinde, konuya ilişkin inceleme gerçekleştiren Cumhuriyet savcılıkları tarafından şekli bir inceleme yapılmaktadır. Bu incelemede, ihracat bedellerinin idari para cezasının kesinleşmesine kadar yurda getirilmesi halinde ihracat bedelinin %2,5'u oranında nispi idari para cezası uygulanacağı yönündeki düzenleme dikkate alınmaksızın, getirilmesi gereken ihracat bedeli üzerinden %5 oranında nispi idari para cezası uygulanmaktadır. Konuya ilişkin yasal düzenlemeler açık olduğundan, ihracat bedellerinin kararın kesinleşmesinden önce yurda getirildiğinin ispatlanması halinde, %5 oranında tesis edilen idari para cezasının %2,5 oranında uygulanması gerektiği yönünde görüş bildirilen bilirkişi incelemeleri neticesinde, cezanın yarısının kaldırılmasına hükmedilen sulh ceza hakimliği kararları da mevcuttur.

  • Sulh Ceza Hakimliği Kararı Sonrası İtiraz Süreci

Başvurulan itiraz yolunda sulh ceza hakimliği tarafından itirazın kısmen veya tamamen reddine karar verilmesi halinde, hakimliğin ret kararına karşı kararın tebliği tarihinden itibaren 7 gün içerisinde Kabahatler Kanunu'nun 29. maddesi uyarınca bir üst sulh ceza hakimliği nezdinde itiraz yoluna başvurulması mümkündür.

Başvurulacak bu ikinci itirazda, itiraz mercii tarafından sulh ceza hakimliğince tesis edilen kararda hukuka aykırılık olup olmadığı incelenmekte olup, hukuka aykırılık bulunduğunun tespiti halinde ret kararının kaldırılmasına ve itirazın kabulüne karar verilmektedir. Diğer bir anlatımla, başvurulacak bu ikinci itiraz yolunda, sulh ceza hakimliği tarafından itiraz incelemesi ve esasa ilişkin inceleme birlikte gerçekleştirilmektedir. İtiraz mercii olan üst sulh ceza hakimliği tarafından tesis edilecek nihai karar kesin olup, bu karara karşı herhangi bir olağan kanun yolu mevcut değildir.

Böylelikle, ikinci itiraz sonrası tesis edilen karar ile uyuşmazlık kesin olarak sonuçlanmaktadır. Kararın kesinleşmesi akabinde, Kabahatler Kanunu uyarınca idari para cezası kararı 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca takip ve tahsil edilmek üzere vergi dairesine gönderilmekte ve böylece tahsil aşamasına geçilmektedir.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.