Ülkemizde e-ticaret, 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'da "fiziki olarak karşı karşıya gelmeksizin, elektronik ortamda gerçekleştirilen çevrimiçi iktisadi ve ticari her türlü faaliyet" olarak tanımlanmaktadır.

E-ticaretin gelişmesiyle birlikte teşebbüslerin satış stratejileri ve yöntemlerinde de değişiklikler ortaya çıkmıştır. Satıcıların geleneksel satış kanallarının yanında, internet üzerinden de satış yapması perakende seviyede gerçekleşen rekabet dinamiklerini önemli ölçüde değiştirmiştir. Bu gelişmelerle birlikte teşebbüsler arasında yapılan dikey anlaşmalarla internet satışlarında kısıtlama uygulamaları görülmeye başlanmıştır.1

Türk Rekabet Hukuku'nda Dikey Anlaşmalar ve AB Hukuku'nun Etkileri

Dikey anlaşmalar Türk Rekabet Hukuku açısından özel bir öneme sahiptir. Türkiye'de Rekabet Hukuku açısından dikey anlaşmalarda yer alan kısıtlamalar 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un ("4054 sayılı Kanun")2 4. maddesi çerçevesinde düzenlenmiştir. Bilindiği üzere 4054 sayılı Kanun'un 4. maddesi uyarınca rekabeti sınırlayıcı nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve kararlar hukuka aykırı olarak kabul edilmekte ve yasaklanmaktadır. Madde gerekçesinde ise "anlaşma" ifadesinin yatay ve dikey anlaşmaları kapsadığı açıkça belirtilmiştir.

Dikey anlaşmalar, 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nde ("Tebliğ")3 "Üretim veya dağıtım zincirinin farklı seviyelerinde faaliyet gösteren iki ya da daha fazla teşebbüs arasında belirli mal veya hizmetlerin alımı, satımı veya yeniden satımı amacıyla yapılan anlaşmalar" olarak tanımlanmıştır. Tanımdan yola çıkarak dikey anlaşmaların üç temel unsuru olduğu söylenebilir. İlk olarak, anlaşmaya iki veya daha fazla teşebbüs taraf olmalıdır. İkinci olarak, anlaşmaya taraf teşebbüslerin üretim veya dağıtımın farklı seviyelerinde faaliyet göstermesi gerekmektedir. Örnek olarak sağlayıcı konumundaki üretici bir teşebbüs ile bir toptancı arasında akdedilen dağıtım sözleşmesi, uygulamada sıklıkla karşımıza çıkan bir dikey anlaşma örneğidir. Üçüncü olarak ise anlaşmanın belirli mal veya hizmetlerin alım, satım veya yeniden satış amacıyla yapılması gerekmektedir.

4054 sayılı Kanun'un 5. maddesinde, Rekabet Kurulu'na, belirli koşulları taşıyan anlaşma türlerine grup olarak muafiyet tanıma ve söz konusu koşulları belirleyen tebliğler çıkarma yetkisi verilmiş bulunmaktadır. Rekabeti sınırlayıcı olmasına karşın aynı zamanda olumlu yönleri de olan anlaşmaların belirli koşullarla yasak kapsamı dışına çıkarılabilmesinin, daha adil ve ekonomik bakımdan daha yararlı olacağı kabul edilmektedir ve Tebliğ'den muaf tutulmaktadır. Muafiyet tanınan anlaşmalar rekabeti kısıtlayıcı hükümler taşıyorsa dahi taraflar ve üçüncü kişiler nezdinde hüküm ve sonuçlar doğuracaktır. Bu nedenle, Tebliğ'in 2. maddesinin değiştirilen 2. fıkrası uyarınca sağlayıcının dikey anlaşmanın etkilediği ilgili pazardaki pazar payının %30'u4 aşmadığı haller ve Tebliğ'in 4. maddesinde sayılan kısıtlamaları içermeyen anlaşmalar grup muafiyeti kapsamında değerlendirilmiştir. Dolayısıyla, grup muafiyeti kapsamındaki anlaşmalar 4054 sayılı Kanun'un 4. maddesindeki yasaklamadan muaf tutulmuştur.

Tebliğ'in 4. maddesinde anlaşmaları grup muafiyeti kapsamı dışına çıkaran sınırlamalar sayılmaktadır. Tebliğ'in 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, alıcı teşebbüsün kendi satış fiyatını belirleme serbestisinin engellenmesine ilişkindir. Bu hüküm uyarınca, alıcının sabit veya asgari satış fiyatını belirlemesi yasaklanmıştır. Ancak taraflardan herhangi birinin baskısı veya teşvik etmesi sonucu sabit veya asgari satış fiyatına dönüşmemesi koşuluyla, sağlayıcının azami satış fiyatını belirlemesi veya satış fiyatını tavsiye etmesi mümkündür

Taraflar arasında akdedilen dikey anlaşmalara açık hüküm koyarak satış fiyatının doğrudan belirlenmesi yasak olduğu gibi, dolaylı yollarla da yeniden satış fiyatının belirlenmesi yasak kapsamındadır. Alıcının kâr marjının belirlenmesi, alıcıya tavsiye edilen fiyatlara uyması halinde ilave indirimler uygulanacağının vaat edilmesi ya da tavsiye edilen fiyatlara uyulmadığı durumda teslimatların geciktirilmesi veya anlaşmanın sona erdirilmesi gibi durumlar, yeniden satış fiyatının dolaylı yoldan belirlendiği ve dolayısıyla yasaklı durumlara örnek olarak verilebilir. Bunun gibi dolaylı yoldan yeniden satış fiyatının belirlenmesi uygulamalarının da Tebliğ'in 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında olduğu açıktır.

Öte yandan Tebliğ'in 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca belirli bölgelere veya müşteri gruplarına dolaylı veya doğrudan satış kısıtlaması getirilmesi de yasaktır. Ancak bu hükmün istisnaları bendin devam cümlelerinde sınırlı olarak sayılmıştır. Dört başlık altında sayılan bölge veya müşteri paylaşımı türleri, anlaşmaları grup muafiyeti dışına çıkartan sınırlama olarak kabul edilmemektedir:

  • "Alıcının müşterilerince yapılacak satışları kapsamaması kaydıyla, sağlayıcı tarafından kendisine veya bir alıcıya tahsis edilmiş münhasır bir bölgeye ya da münhasır müşteri grubuna yapılacak aktif satışların kısıtlanması,
  • Toptancı seviyesinde faaliyet gösteren alıcının son kullanıcılara yönelik satışlarının kısıtlanması,
  • Bir seçici dağıtım sistemi üyelerinin yetkili olmayan dağıtıcılara satış yapmalarının kısıtlanması,
  • Birleştirilmek amacıyla tedarik edilen parçaların söz konusu olması halinde, alıcının bunları üretici konumundaki sağlayıcının rakiplerine satmasının kısıtlanması.5 "

Tebliğ'in 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen dört istisnai düzenlemeden ilki dışında herhangi bir aktif-pasif satış ayırımı yapılmamıştır. Aktif satış, sağlayıcı ve/veya yeniden satıcıların tüketicilere reklam, tanıtım gibi unsurlarla ulaştığı satış türü iken, pasif satış, sağlayıcı ve/veya yeniden satıcıların herhangi bir çaba harcamaksızın tüketicinin satıcıya ulaştığı satış türü olarak karşımıza çıkmaktadır.

Rekabet hukuku kapsamında internet satışları pasif satış olarak tanımlanmaktadır.6 Pasif satışlar rekabet hukuku kapsamında istisnalar haricinde bir engellemeye tabi tutulamayacaktır. Başka bir deyişle, son üç istisnai hükmün uygulama alanı bulduğu durumlarda, alıcının yapacağı her türlü aktif veya pasif satış sağlayıcı tarafından kısıtlanabilecektir7 .

Tebliğ'in 4. maddesinin birinci fıkrasının devamında ise seçici dağıtım sisteminde perakende seviyesinde faaliyet gösteren sistem üyelerinin, son kullanıcılara yapılacak aktif ve pasif satışlarının kısıtlanması da yasak kapsamına alınmıştır. Aynı şekilde, seçici dağıtım sisteminde sistem üyelerinin kendi aralarındaki satım ve alımın engellenmesi de yasaklanmıştır. Bunun dışında parçaların birleştirilmesiyle oluşturulan mallarda, bu parçaları satan sağlayıcı ile birleştiren alıcı arasındaki anlaşmalarda, sağlayıcının bu parçaları son kullanıcılara veya malların bakımı ya da onarımıyla alıcı tarafından yetkilendirilmemiş tamircilere yedek parça olarak satması da yasak kapsamındadır.

Tebliğ'deki bir diğer önemli kısıtlama, rekabet etmeme yükümlülüğüdür. Rekabet etmeme yükümlülüğünün düzenlendiği Tebliğ'in 5. maddesine göre, alıcının anlaşma konusu mal veya hizmetlerle rekabet eden mal veya hizmetler üretmesi, satması ya da yeniden satışı engelleyen doğrudan ve dolaylı bütün yükümlülükler rekabet etmeme yükümlülüğü kapsamında değerlendirilmektedir. Rekabet etmeme yükümlülüğünün süresi en az beş yıl ya da belirsiz olmalıdır. Belirtmek gerekir ki, tarafların zımnen anlaşmanın her yıl yenileneceğini kararlaştırdıkları bir rekabet etmeme yükümlülüğünün de belirsiz süreli kabul etmek gerekir. Buna aykırı olarak konulan rekabet etmeme yükümlülükleri ise, sözleşmeyi grup muafiyeti kapsamından çıkaracaktır.

Dikey anlaşmalarda alıcılara getirilebilecek rekabet etmeme yükümlülüğüne ilişkin düzenlemelerin, sözleşmenin grup muafiyeti açısından akıbetini nasıl etkileyeceği de önemlidir. Alıcıya bu maddede izin verilen sınırları aşan bir rekabet etmeme yükümlülüğü getirilmesi durumunda, bu yükümlülüğü içeren sözleşme hükümleri, sözleşmenin diğer bölümlerinden ayrılabiliyor ise, bu hükümler grup muafiyetinden yararlanamaz. Ancak sözleşmenin kalan maddeleri grup muafiyetinden yararlanabilir. Sağlayıcı ve yeniden satıcı arasında akdedilmiş olan dikey anlaşmada yer alan rekabet etmeme yükümlüğü, söz konusu sözleşmenin diğer hükümlerinden ayrılabiliyor ise, anlaşma rekabet etmeme yükümlülüğü olmaksızın ayakta tutulabilmektedir. Şayet rekabet etmeme yükümlülüğünü içeren sözleşme hükümleri, anlaşmanın diğer hükümlerinden ayrılamıyor ise, anlaşma bütünüyle grup muafiyetinden yararlanamamaktadır.

Türk rekabet hukukunda, seçici dağıtım sistemlerinde internet satışlarının kısıtlanmasının yer aldığı ilk kararlarda detaylı bir değerlendirme yapılmamış ve yalnızca aktif/pasif satış ayrımı üzerinde durulmuştur. Ancak 2010 yılında, Avrupa Birliği ("AB") tarafından yayımlanan kılavuz ile birlikte, Rekabet Kurulu kararlarında da AB etkileri görülmeye başlamış ve sağlayıcılar tarafından öne sürülen nitel kriterlere yer verilmeye başlanmıştır.8

E-ticarette yeniden sağlayıcılara uygulanan sınırlamalar, Türk hukukunda olduğu gibi AB rekabet hukukunda da genellikle seçici dağıtım sistemlerinde karşımıza çıkmaktadır. E-ticaretin pazar payının pandemiden itibaren genişlediği raporlarda açıkça belirtilmektedir. Ancak, AB'de seçici dağıtım sisteminde uygulanan dikey anlaşmalar ile yeniden satıcılara yapılan kısıtlamalar, ilk defa sırasıyla 1977 ve 1986 yıllarında Avrupa Adalet Birliği Divanı'na ("ABAD") konu olmuştur. Metro I9 ve Metro II10 kararları günümüzde dahi ABAD'ın ve Rekabet Kurulu'nun e-ticaret kısıtlamalarına yaklaşımında kullanılmaktadır. Buna göre; 1977 yılında ABAD'ın vermiş olduğu Metro I kararında tek başına fiyat rekabetinin yeniden satıcılara kısıtlamalarda bulunmak için yeterli olmadığına karar verilmiştir. Metro I ve Metro II kararları ABAD nezdinde Metro Kriterleri olarak kabul edilmiş ve dikey anlaşmalara muafiyet tanınması aşamalarında kullanır hale gelmiştir. Metro Kriterleri kapsamında;

  • Ürünün niteliği gereği olması,
  • Yeniden satıcıların seçiminde ayrımcılıktan uzak objektif kriterler belirlenmesi ve
  • Uygulanan kriterler gereğinden fazla olmaması halinde dikey anlaşmalara ilişkin grup muafiyetinden yararlanabilecektir.

Özellikle seçici dağıtım sisteminde yeniden satıcılara uygulanan kısıtlamaların Avrupa Birliği'nin İşleyişine Dair Antlaşma ("ABİDA") m.101/3'e uygun olması gerekmektedir. Buna göre; her türlü anlaşma AB rekabet hukuku mevzuatına aykırı kabul edilmektedir. 4054 sayılı Kanun'un 4. maddesinde belirtilmiş olan kısıtlamalar ABİDA'nın 101/3. maddesine uygun olarak düzenlenmiş olup rekabeti kısıtlayıcı hükümler 4054 sayılı Kanun'da daha açık belirtilmiştir.

Avrupa Komisyonu tarafından kabul edilen 20.04.2010 tarihli ve 330/2010 sayılı Tüzük11 ("330/2010 sayılı Tüzük") ve 330/2010 sayılı Tüzük'ü açıklayan Kılavuz12 ("AB Kılavuzu"), Türk rekabet hukuku mevzuatı ile paralellik göstererek internet satışlarını pasif satışlar olarak değerlendirmiştir. Pasif satışlar, sağlayıcı ve/veya yeniden satış yapanların kendi aktif çabalarıyla ulaşmadığı, başka bir deyişle herhangi bir reklam vermeden kendi bölgelerinin dışındaki tüketicilere ulaşması anlamına gelmektedir13. Çoğu rekabet hukuku otoritesi kararında, pasif satışların engellenemediği kararlar ağırlıktadır. Bunun yanı sıra 330/2010 sayılı Tüzük uyarınca, ağır kısıtlamaların yer almadığı ve 330/2010 sayılı Tüzük'te yer alan %30 pazar payını aşmayan dikey anlaşmalar, Tebliğ'de de olduğu gibi ABAD tarafından grup muafiyeti kapsamında sayılmaktadır ve ABİDA14 m.101'in uygulanmayacağı anlaşmalar olarak nitelendirilmektedir.

330/2010 sayılı Tüzük'te yer alan ağır kısıtlamalar ise Tebliğ'de olduğu gibi;

  • yeniden satıcının satış fiyatının belirlenmesi,
  • bölge ve müşteri grubuna dair sınırlandırmalar,
  • seçici dağıtım sisteminde son tüketicilere yapılan aktif ve/veya pasif satışların sınırlandırılması ve
  • seçici dağıtım sistemine üye yeniden satıcıların birbirlerine olan satışın engellenmesi olarak yer almaktadır.

Münhasır dağıtım sistemi, sağlayıcının sadece bölge ve sayı ile yeniden satıcılarını belirlediği, satışa konu ürünün özelliklerinin herhangi bir şekilde dikkate alınmadan belirlendiği bir dağıtım sistemidir. Bu sisteme göre yukarıda belirtilmiş olan pazar eşiklerinin aşılması ve ağır sınırlamaların olması, ABİDA kapsamında mümkün olamayacaktır.

Bunun yanı sıra, yeniden satıcılar seçici dağıtım sisteminde ürünlerin niteliğine göre objektif kriterler ile seçmelidirler. Seçici dağıtım sisteminde amaç; lüks ve niş ürünlerde marka imajının korunması, tüketicilere satış öncesi ve sonrası hizmetlerin sağlanmasıdır.15 Bu dağıtım sisteminde internetten satışın tamamen engellenmesi veya sınırlandırılması ve reklam kısıtlaması gibi, yeniden satıcıya münhasır dağıtım sistemine göre daha fazla kısıtlama getirilebilmektedir.

330/2010 sayılı Tüzük uyarınca mutlak kısıtlamaların başında, yeniden satıcıların internet satışlarının tamamıyla engellenmesi gelmektedir. Hem Avrupa hem de Türk rekabet hukukunun amaçlarından biri tüketici refahıdır. Ancak internet satışlarının engellenmesi halinde, son tüketicinin ürünlere kolay ulaşımı engellenmiş olmakta ve düşük fiyat ihtimali ortadan kalkmaktadır. Buna rağmen, eğer sağlayıcının nesnel ve objektif kriterleri varsa, Tebliğ kapsamında olduğu gibi 330/2010 sayılı Tüzük uyarınca, muafiyet kapsamına alınması mümkün olacaktır. AB Kılavuzu'nda da belirtildiği üzere, kamu sağlığı gibi durumlar mutlak yasaklar için sebep olarak kabul edilebilecektir. Pierre Fabre16 kararında da görüldüğü üzere, kamu menfaatlerinin korunması ve söz konusu kamu menfaatlerinin korunmasının tek yolu olarak internet satışlarının engellenmesi, tek başına muafiyeti gerektiren sınırlandırmalardan değildir. Ancak, ABAD tarafından olduğu gibi Rekabet Kurulu tarafından da muafiyet verilmesi için gerekli sebeplerdendir.

Konuyla İlgili Rekabet Kurulu Kararları

Rekabet Kurulu, Yatsan ve Antis dosyaları çerçevesinde, seçici dağıtım sistemi özelinde online satışların yasaklanmasını değerlendirmiştir.

Kozmetik ürünlerin dağıtımının konu alındığı Antis I17 kararında, üretici ile yetkili satıcılar arasında imzalanan yeniden satış sözleşmesine menfi tespit belgesi verilmesi talep edilmektedir. Rekabet Kurulu yaptığı incelemeler neticesinde, yetkili satıcıların üreticinin yazılı izni olmaksızın internet üzerinden satış yapmasının kısıtlanmasını, Tebliğ'in "Anlaşmaları Grup Muafiyeti Kapsamı Dışına Çıkaran Sınırlamalar" başlıklı 4. maddesi uyarınca marka içi rekabeti sınırladığını saptamıştır. Rekabetin sınırlandırıldığı gerekçesiyle dikey anlaşmanın grup muafiyeti kapsamında olmadığını belirtmiş ve akabinde bireysel muafiyet değerlendirmesi yapmıştır. Yapılan inceleme neticesinde, tüketicinin cilt yapısına uygun ürün kullanılmasının o üründen beklenen en yüksek faydanın alınabilmesi için şart olduğu vurgulanmış ve internet yoluyla yapılan satışlarda tüketicinin bu konuda hataya düşebileceği veya kullanım konusunda eksik bilgi sahibi olabileceği sonucuna varılmıştır. Bu sebeple, üretici tarafından hedeflenen markanın imajının sağlanamayabileceği değerlendirilmesinde bulunulmuş ve bu kısıtlamanın tüketici faydası açısından gerekli olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Bununla birlikte söz konusu sözleşmelere, 4054 sayılı Kanun'un 5.maddesinde sayılan şartların tamamını karşıladığı gerekçesiyle bireysel muafiyet tanınmasına karar verilmiştir.

Seçici dağıtım sisteminde internet satışlarının kısıtlandığı bir diğer karar olan Yatsan18 kararında, internetten satış yasağının, pasif satışların engellenmesi bağlamında ağır sınırlama niteliği taşıdığı belirtilmiş; sonrasında, bu nitelikteki kısıtlamaya ilişkin kamu güvenliğinin ve sağlığının korunması gibi objektif bir gerekçenin ve yeni bir ürünün pazara sunulması/mevcut markanın yeni bir pazarda ilk defa pazarlanması durumunun var olup olmadığı analiz edilerek olay özelinde bu şartların karşılanmadığı; teşebbüsün içinde bulunduğu ekonomik bütünlüğün dikey uygulamaları yoluyla alıcılarının yeniden satış fiyatını belirlemelerinin ve internet satışlarını yasaklamalarının 4054 sayılı Kanun'un 4.maddesine aykırılık oluşturduğu saptanmıştır. Bu tip uygulamaların ise Tebliğ ile sağlanan muafiyetten yararlanamadığı sonucuna varılmıştır. Bireysel muafiyet değerlendirmesinde ise, teşebbüs tarafından yasaklamanın gerekçesi olarak ileri sürülen bedavacılık riski ve marka imajını koruma sebeplerinin önemli olduğu kabul edilmiş; ancak Komisyon'un Kılavuzda benimsediği yaklaşıma dikkat çekilerek, anılan hedeflere ulaşmak açısından daha az kısıtlayıcı önlemlerin olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, internetin tüketicilere sağladığı faydalara değinilerek kısıtlamanın tüketici nezdinde fayda doğurmasının muhtemel olmadığı belirtilmiştir. Dolayısıyla, 4054 sayılı Kanun'un 5. maddesinde sayılan koşulları sağlamaması nedeniyle, söz konusu uygulamalara bireysel muafiyet tanınamayacağına karar verilmiştir.

internetin tüketicilere sağladığı faydalara değinilerek kısıtlamanın tüketici nezdinde fayda doğurmasının muhtemel olmadığı belirtilmiştir. Dolayısıyla, 4054 sayılı Kanun'un 5. maddesinde sayılan koşulları sağlamaması nedeniyle, söz konusu uygulamalara bireysel muafiyet tanınamayacağına karar verilmiştir. Türk rekabet hukukunda seçici dağıtım sistemlerinde internet satışlarının kısıtlanmasının yer aldığı ilk kararlarda detaylı bir değerlendirme yapılmamış ve yalnızca aktif/pasif satış ayrımı üzerinde durulmuştur. Ancak 2010 yılında, Avrupa Birliği ("AB") tarafından yayımlanan kılavuz ile birlikte, Rekabet Kurulu kararlarında da AB etkileri görülmeye başlamış ve sağlayıcılar tarafından öne sürülen nitel kriterlere yer verilmeye başlanmıştır.19

Avrupa Rekabet Otoriteleri Kararları

Scout markalı sırt çantası ürünlerini eBay platformunda sattığı için ticareti engellenen bayinin başvurusu Alman Rekabet Otoritesi tarafından değerlendirmiştir20. Sağlayıcı, ürünün fiziksel mağazalarda satışına izin vermesine rağmen, eBay platformunda satışa izin vermemesini, marka imajının korunması argümanıyla ifade etmiştir. Söz konusu karara göre, Scout seçici dağıtım sistemi uygulamasına rağmen, Almanya Rekabet Otoritesi, getirilen bu sınırlamanın ürünün nitelikleri ile bağdaşmadığını belirtmiştir. Okul çantası niteliğinde olan Scout marka çantaların lüks ve niş ürünler olmadığı, ürünün niteliği gereği herhangi bir sınırlandırmaya gerek olmadığı, tüketicinin ilgili sınırlandırmada herhangi bir menfaati olmadığı saptanmıştır. ABİDA'nın 101/3. maddesinde yer alan koşulların da bulunmaması nedeniyle bayilerin internet satışlarının kısıtlanması Alman Rekabet Otoritesi tarafından yerinde bulmamıştır. 4054 sayılı Kanun'un 4. maddesi de ABİDA m.101.3 ile paralel düzenlendiği için Rekabet Kurulu tarafından da bu tip sınırlamalar uygun görülmemektedir.

Avrupa Rekabet Komisyonu, Nike'nin direkt ve dolaylı olarak bayilerinin sınır ötesi aktif ve pasif online satışlarını kısıtladığı ve rekabeti kısıtlayıcı eylemlerde bulunduğu iddialarını incelemiştir21. Nike, ürünlerini direkt veya dolaylı olarak lisans verdiği yetkili bayiler aracılığıyla tüketiciye ulaştırmaktadır. Nike, bayilerinin online satışlarını aktif ve pasif olarak kısıtlamak için bazı eylemlerde bulunmuştur. Satış kısıtlamalarının en çok fark edilmiş olanı, Nike'nin lisanslı satıcı olan bayilerinin kendi münhasır bölgeleri dışında satış yapmalarını yasaklamaktır. Bölge dışı satışlar sözleşme ile kısıtlanmıştır ve aykırı davranılması halinde Nike'nin sözleşmeyi yenilememe hakkı olduğu ibaresi eklenmiştir. Açıkça belirtilmemiş olsa da bu ibareden Nike'nin lisanslı satıcılarla sözleşmesini yenilemeyeceği sonucu çıkmaktadır. Bu da satıcılar üzerinde baskı oluşturmaktadır. Rekabeti engelleyici eylemlerde bulunduğu, pasif satışları kısıtladığı için idari para cezası kesilmiştir. Pasif satışların istisnalar dışında kısıtlanamayacağı hem Avrupa Rekabet Komisyonu hem de Rekabet Kurulu tarafından düzenlenmiş olup birçok karara daha konu olmuştur.

Seçici dağıtım sistemine ilişkin bir başka karar da Coty22 kararı olarak karşımıza çıkmaktadır. Parfüm üreticisi Coty, seçici dağıtım sistemini benimsemiş olduğu gerekçesiyle bayilerinin online platformlar üzerinden satış yapmasını engellemiştir. Frankfurt Bölge Mahkemesi tarafından ilgili dikey sınırlamanın tüketici refahını kısıtladığı ve belirli bir tüketici grubunun ilgili ürüne erişiminin tamamen engellendiği gerekçesiyle mutlak bir sınırlandırma olduğu ve ABİDA'ya uygun olmadığına karar verilmiştir. Rekabet Kurulu kararlarında da Coty kararına uygun olarak tüketici refahının arandığı, ürünün niteliklerine uygun olarak düzenlenmiş dağıtım sistemine göre sınırlandırmalar yapılması ve bu durumun objektif kriterlere bağlanması hallerinde ilgili pazardaki rekabetin kısıtlanmadığı görülmüştür.

Sonuç

Özellikle pandemi dönemiyle birlikte yaygınlaşmış olan e-ticaret satışlarının hem Türkiye hem de dünyadaki pazar payı artmaktadır. Bununla birlikte sağlayıcıların, çeşitli sebeplerle yeniden satıcıların internet kullanımını kısıtlamaya veya internet kanalının kullanımının önüne geçmeye çalıştıkları görülmektedir. İnternetin sağladığı rekabetçi piyasayı muhafaza etmek ve rekabeti engelleyici işlemleri önlemek ise rekabet hukukunun alanına girmektedir. İnternet mecrasının gelişimi ve e-ticaretin yaygınlaşması sonucunda dikey anlaşmalar ile internet kısıtlamalarının düzenlenmesi ve denetlenmesinin rekabetin korunması açısından büyük önem arz ettiği açıktır. Dolayısıyla, ülkemizde ve dünyada gelişip büyümekte olan e-ticaret alanındaki gelişmeleri yakından takip etmek ve konuya ilişkin düzenlemelerimizi güncel tutmak gerekmektedir.

Avrupa rekabet otoriteleri kararları ve Rekabet Kurulu kararları birlikte incelendiğinde, sağlayıcılara uyarılarda bulunulan veya idari para cezası ile sonuçlanan durumların aynı nedenlerden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Mevzuat düzenlemeleri açısından da birbirine benzeyen ABİDA ve 4054 sayılı Kanun'da temel olarak tüketici refahının arandığı, aynı zamanda ürünün niteliklerinin objektif olarak göz önüne alındığı durumlarda, yeniden satıcılara birtakım engeller getirilebildiği görülmüştür.

Footnotes

1. Friederiszick ve Glowicka 2015, 1

2. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun,

https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=4054&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5

3. 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliğ,

https://www.rekabet.gov.tr/Dosya/tebligler/2002-2-sayili-teblig-(2021-4-degisiklikleri-islenmis)-20211108175938391-pdf

4. Fıkranın eski halinde pazar payı sınırı %40 iken, 05.11.2021 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 2021/4 sayılı tebliğle %30'a düşürülmüştür.

5. 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliğ m.4/1/b-(1-4)

6. TÜSİAD Rekabet Hukuku Çalıştayları, Rekabet Hukukunda Dikey Kısıtlamalar, s.8, Ekim 2016

7. Rekabet Kurumu, Dikey Anlaşmalara İlişkin Kılavuz, § 35

8. Hande Göçmen, İnternet Satışlarında Dikey Kısıtlamalar

9. Metro v Commission, [1977], Case 26/76 (Metro I).

10. 41 Metro v Commission, [1986], Case 75/84 (Metro II)

11. https://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2010:102:0001:0007:EN:PDF

12. https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=CELEX%3A52010XC0519%2804%29

13. https://www.rekabet.gov.tr/tr/Sayfa/Yayinlar/rekabet-terimleri-sozlugu/terimler-listesi?icerik=e9a4f20f-a673-48e1-8ecc-507e7bfd4224 

14. https://www.ab.gov.tr/files/pub/antlasmalar.pdf

15. IACUBUCCI E./WINTER R.A., European Law on Selective Distribution and Internet Sales: An Economic Respective, Antitrust Law Journal, 2016, s.46-48

16. Pierre Fabre, Case C-439/09 [2011]

17. Rekabet Kurulu'un 05.05.2008 tarih ve 08-32/401-136 sayılı kararı.

18. Rekabet Kurulu'un 23.09.2010 tarih ve 10-60/1251-469 sayılı kararı.

19. Hande Göçmen, İnternet Satışlarında Dikey Kısıtlamalar

20. Scout Satchel, Case

21. Ancillary Sports Merchandise, Case C-40436 [2019] 22 Coty, Case C-230/16 [2017]

22. Coty, Case C-230/16 [2017]

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.