Etkisi altina alan Covid-19 diger adiyla corona virüsü salgini ile mücadelede alinmakta olan olaganüstü önlemler basta ekonomik olmak üzere sosyal ve psikolojik birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Bu bakimdan, sözlesmeler kapsaminda girilen yükümlülüklerin ve sözlesmeden dogan borçlarin yerine getirilmesinde sorunlar yasandigini söylemek yanlis olmayacaktir.

Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 112. maddesi "Borç hiç veya geregi gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyecegini ispat etmedikçe, alacaklinin bundan dogan zararini gidermekle yükümlüdür." düzenlemesini içermektedir. Buna göre borçlu kendi kusuru olmadan borcunu yerine getiremedigini ispatlarsa borcundan kurtulabilecegi gibi bu sebeple borcunu ödemede gecikirse bu gecikmeden de sorumlu olmayacaktir.

Bu düzenleme kapsaminda, TBK'nin 112. maddesindeki borçlunun kusursuzlugunu ispatlamasi açisindan Covid-19 salgini bir kusursuzluk sebebi olarak kabul edilebilecek midir? Kabul edilebilecekse bunun borcun yerine getirilmesi üzerindeki etkileri neler olabilir? Bu çalismada bu sorulara cevap aranacaktir.

Salgin kusursuzluk sebebi olarak kabul edilebilir mi? Borçlunun borcunu yerine getirememesinin sebebini mücbir sebep veya fevkalade hal olusturuyorsa, bu halde borçlunun kusursuz oldugu kabul edilmektedir. Mücbir sebep borçlunun borcunu yerine getirmesine mutlak ve kaçinilmaz biçimde engel olan dissal (harici) bir olay olarak kabul edilirken fevkalade hal ise borçlunun kaçinamayacagi sekilde borcunu yerine getirmesine engel olan her türlü durumu ifade eder. Aslinda bu iki durumun birbirinden ayrilmasi bu anlamda çok da önemli degildir. Zira Yargitay Hukuk Genel Kurulu (HGK) 2018/1259 K. Sayili kararinda mücbir sebebin tanimini yaparken, aslinda fevkalade hali de bu kapsama dahil ettiginden; sözlesmelerde istisnai olarak fevkalade hal durumunda borçlunun yine de borcunu yerine getirmekle yükümlü olacaginin kararlastirilmis olmasinin fiili olarak uygulama alani bulmasi çok da mümkün gözükmemektedir.

Salgin hastalik açisindan durumu ele almak gerekirse, yine ayni HGK kararina atif yapmak; hatta mücbir sebebi de tanimladigi ilgili kismi buraya almak daha yerinde olacaktir. Bu karar uyarinca: "...Bu noktada "mücbir sebep" kavrami üzerinde kisaca durulmasinda fayda vardir. Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve isletmesi disinda meydana gelen, genel bir davranis normunun veya borcun ihlâline mutlak ve kaçinilmaz bir sekilde yol açan, öngörülmesi ve karsi konulmasi mümkün olmayan olaganüstü bir olaydir (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 582). Deprem, sel, yangin, salgin hastalik gibi dogal afetler mücbir sebep sayilir. Yukaridaki açiklamadan da anlasilacagi gibi mücbir sebebin bir takim unsurlari vardir.

Öncelikle mücbir sebep, zorlayici bir olaydir. Bu olay dogal, sosyal veya hukuki bir olay olabilecegi gibi insana bagli beseri bir olay da olabilir. Bu olay, zarar verenin faaliyet ve isletmesi disinda kalan bir olay olmalidir. Mücbir sebep nedeniyle zarar veren, bir davranis normunu veya sözlesmeden dogan bir borcu ihlal etmis olmalidir. Yine mücbir sebep, davranis normunun ihlali ya da borca aykiriligin sebebi olmali ve kaçinilmaz bir sekilde buna yol açmis olmalidir. Kaçinilmazlik kavrami, mücbir sebep yönünden karsi konulmazlik ve önlenemezlik kavramini da kapsar.

Mücbir sebebin bir diger unsuru ise öngörülmezliktir..." Covid-19 salgininin dünyada geldigi boyut açisindan salgin hastalik kapsaminda degerlendirilmesi gerektigi ve HGK karari uyarinca da mücbir sebep olarak kabul edilmesi gerektigi açiktir. Ancak burada salginin mücbir sebep olarak kabul edilmesinin dogrudan borcu ortadan kaldirabilecek nitelikte olup olmadigi da degerlendirilmelidir ki bu da asagidaki baslik altinca incelenecektir. Salgin borcu tamamen ortadan kaldirir mi? Mücbir sebebin TBK 112 anlaminda borcu tamamen ortadan kaldirabilmesi için bu sebep dolayisiyla borcun yerine getirilmesi imkansiz hale gelmelidir. Daha açik biçimde belirtmek gerekirse, borcun yerine getirilmesi hala mümkün; ancak gecikerek yerine getirilebilecekse; bu halde gecikmeden dogan zarardan borçlu sorumlu olmamakla beraber mücbir sebep ortadan kalktiginda borcunu yerine getirmekle sorumludur.

Burada gecikme halinde yükümlülügün devam edip etmedigini tespit ederken mücbir sebep ile borcun ifa edilmemesi arasindaki nedensellik baginin da ayrintili biçimde incelenmesi gerekmektedir. Bu açiklamalara dair somut bir örnek vermek gerekirse; Mart 2020 tarihinden baslayan bir restoran kira sözlesmesi yapan Bay "A" Covid-19 salgini dolayisiyla restoranlarin kapatilmasi kararina dayanarak kira sözlesmesini feshedebilecek; sözlesmede erken fesih durumunda cezai sart öngörülmüsse bunu da ödemekten kurtulabilecektir. Ancak Bay "A" sözlesmeyi feshetmezse kira borcu islemeye devam edecektir. Burada bir baska ihtimal, mücbir sebep halinde dahi borçlunun borcunu yerine getirecegine dair sözlesmede hüküm bulunmasi durumudur. Diger bir ifadeyle TBK 112 emredici hüküm olmadigindan taraflar bu hükme aykiri bir düzenlemeyi sözlesme ile öngörebilirler. Bu durumda ortada mücbir sebep söz konusu olsa dahi borçlunun borcunu yerine getirme yükümlülügü devam edecektir. Dolayisiyla Covid-19 salgini her ne kadar mücbir sebep olarak kabul edilse de borcu ortadan kaldirabilmesi için bu borcun yerine getirilmesini imkansiz kilmasi gerekmektedir.

Eger borcun yerine getirilmesi mümkün ise bu halde borç ortadan kalkmaz. Ancak yerine getirilmesi mesela Covid-19 nedeniyle gecikmis veya bu sebeple daha düsük kalitede mal üretilmis veya hizmet verilmisse bu halde ortaya çikan zarardan borçlu sorumlu olmayacak; buna alacakli katlanmak zorunda kalacaktir. Salgin, borç miktarini etkiler mi? Mücbir sebebe ragmen borcun hala yerine getirilmesi mümkün ise veya yukaridaki somut örnekte oldugu gibi borçlunun borcunu yerine getirmesi çok da mümkün olmamakla beraber borçlu hala sözlesmeye devam etmek istiyorsa bu halde borcun miktarini düsürebilmesi mümkün müdür? Bu durum aslinda sözlesmelerin degisen sartlara ya da diger bir ifadeyle öngörülemeyen durumlara uyarlanmasi basligi altinda düzenlenmektedir.

Bu hususa iliskin TBK 138. Madde ayrintili bir düzenleme getirmektedir. Buna göre "Sözlesmenin yapildigi sirada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olaganüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çikar ve sözlesmenin yapildigi sirada mevcut olgulari, kendisinden ifanin istenmesini dürüstlük kurallarina aykiri düsecek derecede borçlu aleyhine degistirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemis veya ifanin asiri ölçüde güçlesmesinden dogan haklarini sakli tutarak ifa etmis olursa borçlu, hâkimden sözlesmenin yeni kosullara uyarlanmasini isteme, bu mümkün olmadigi takdirde sözlesmeden dönme hakkina sahiptir". Bu maddenin uygulanmasi için sözlesmenin yapildigi sirada taraflardan öngörülmesi dahi beklenmeyecek bir durumun ortaya çikmasi ve bu durum sebebiyle de mevcut sartlarla borcun yerine getirilmesinin borçluya, katlanilmasi beklenemeyecek kadar agir bir yükümlülük yüklemesi gerekmektedir.

Bu madde henüz kanunumuzda yer almaz iken birçok kez Yargitay kararlariyla uygulama alani bulmustur. Öngörülmezlik doktrini ya da teorisi adini da alan bu madde kapsamindaki uygulama ülkemizde özellikle yabanci paralar karsisinda Türk Lirasinin deger kaybettigi devalüasyon dönemlerinde siklikla uygulama alani bulmakla; gayrimenkul kiralarinin yeni sartlara uyarlanmasi örnekleri burada çok sik karsimiza çikmaktadir.

Bu düzenlemeyi Covid-19 salgini dogrultusunda degerlendirmek gerekirse; isleri bu salgindan etkilenen, ancak mevcut sözlesmelerine devam etmek isteyen ya da sözlesme uyarinca hala yükümlülüklerini yerine getirmesi mümkün ama zorlasmis olan borçlular, bu maddeye dayanarak mahkemeye basvurup sözlesme sartlarinin yeni kosullara uygun hale getirilmesini isteyebilirler. Burada somut örnek vermek gerekirse, para borcu olan borçlular Covid-19 salginin ekonomik etkileri dolayisiyla bu borçlarinin daha geç bir zamanda veya taksitlendirilerek ödenmesini isteyebilecekleri gibi gemi kirasi veya navlun sözlesmesi gibi hizmet sözlesmesi söz konusu ise bu sözlesmenin sartlarinin da salgina uygun hale getirilmesini, mesela geminin Çin'deki limanlara tasima yapmamasinin sözlesmeye eklenmesini isteyebilirler.

Tüm bu açiklamalarin yaninda, önceki paragraflarda da belirtildigi üzere, sözlesmenin degisen sartlara uyarlanmasinin istenmesi durumu somut olarak ülkemizde siklikla belirli bir vadeye yayilmis sözlesmelerin uyarlanmasinin talebi seklinde karsimiza çikmistir. Bu baglamda Covid- 19 salgini ve bu salginin mücbir sebep olarak degerlendirilmesi gerekliligi dogrultusunda, özellikle belirli bir vadeye yayilmis olan banka kredi sözlesmelerinin degisen sartlara uyarlanmasinin talep edilmesi bu sartlar altinda oldukça mümkün gözükmektedir. Uyarlama talepleri kredi döviz cinsinden alinmis ise bunun belirli bir sabit kur üzerinden Türk Lirasina dönüstürülmesi seklinde olabilecegi gibi kredi faiz oraninin düsürülmesi veya vadenin uzatilmasi seklinde de olabilecektir.

Sonuç olarak, Covid-19 salgini sözlesmeleri düzenleyen TBK anlaminda bir mücbir sebeptir. Bu salgin borcun yerine getirilmesini imkansiz hale getiriyorsa bu halde borçlu borcundan kurtulur ve alacaklinin diger zararlarini da tazmin etmekle yükümlü degildir. Ancak borcun yerine getirilmesi mümkün fakat borçlunun durumunu, ondan katlanmasi beklenemeyecek kadar zor duruma sokuyorsa ya da borçlu sözlesmeye devam etmek istiyorsa; bu halde borçlunun mahkemeye basvurarak sözlesmenin degisen sartlara uygun hale getirilmesini talep etme hakki vardir. Burada sözlesmelerin degisen sartlara uyarlanmasi talebi, önümüzdeki dönemde, özellikle belirli bir vadeye yayilmis olan banka kredi sözlesmeleri açisindan siklikla basvurulacak bir yöntem olacak gibi gözükmektedir.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.