(Examination of Some Provisions of Life Insurance General Conditions in the Light of Relevant Provisions of the Turkish Commercial Code)

ÖZET

Bu makalemizde, hayat sigortası alanında mevzuatımızda yer alan Genel Şartlar ile Türk Ticaret Kanunu'nda yer alan Hayat Sigortasına ilişkin hükümlerin bir kısmı, özellikle aleyhe ve lehe olması bakımından irdelenerek, somut uyuşmazlıklarda hangi hükümlerin uygulanacağı konusu açıklanacaktır.

Hükümler irdelenmeden önce bazı temel bilgileri izah etmekte fayda olduğunu düşünüyoruz. Zira Genel Şartlar ve Kanun hükümleri arasındaki ilişkiyi yorumlamak ve daha da önemlisi hangi normun uygulanacağına karar vermek, adaletin temini ve hukukun amacı noktasında büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple makalemizin asıl gündemi olan Hayat Sigortası Genel Şartları ile Türk Ticaret Kanunu ilgili hükümlerinin irdelenmesi konusuna geçmeden önce, genel bir bakış açısı ve hukuki düzlemde Genel Şartları ve mantığını, bu şartların Kanunlarla olan ilişkisini açıklamakta fayda görüyoruz.

Anahtar Kelimeler: Sigorta Hukuku, Hayat Sigortası, Hayat Sigortası Genel Şartlar, Türk Ticaret Kanunu

ABSTRACT

In this article, the General Conditions in our legislation in the field of life insurance and some of the provisions related to Life Insurance in the Turkish Commercial Code will be examined, especially in terms of being unfavorable or in favor, and the subject of which provisions will be applied in concrete disputes will be explained.

Before examining the provisions, it is useful to explain some basic information. Because interpreting the relationship between the General Conditions and the provisions of the Law and, more importantly, deciding which norm will be applied, is of great importance in terms of the provision of justice and the purpose of the law. For this reason, before going forward on to the subject of examining the Life Insurance General Conditions and the relevant provisions of the Turkish Commercial Code, which is the main subject of our article, it is better to explain the General Conditions and logic from a general perspective and legal ground, and the relationship of these conditions with the Laws.

Keywords: Insurance Law, Life Insurance, General Provisions of Life Insurance, Turkish Commercial Code

GİRİŞ

Sigorta genel Ģartları, sigorta sözleĢmesinin ayrılmaz bir parçası niteliğindedir. Sigortacılık Kanunu m.11 hükmünde sigorta sözleĢmelerinin ''müsteĢarlıkça onaylanan ve sigorta Ģirketlerince aynı Ģekilde uygulanacak olan genel Ģartlara uygun olarak düzenlenir'' düzenlemesi, genel Ģartların sigorta sözleĢmelerine bağlı ve ayrılmaz oluĢu yasal zeminde kendine yer edinmiĢtir. Genel Ģartlar, Hazine MüsteĢarlığı tarafından, aynı ya da benzer nitelikte rizikolara maruz kalanların, eĢit bir Ģekilde teminat altına alınmasını sağlamak amacıyla ve ileride tanzim edilebilecek sigorta sözleĢmelerinin ayrılmaz parçası ve dahası esasını temin etmek için hazırlanan kurallardır.

Yasada tanımlanmayan yahut muğlak olabilecek durumların tamamlanması ve var ise belirlenmemiĢ hususlarda ortaya çıkabilecek boĢlukların doldurulması, genel Ģartlar ile sağlanır. Bu sebeple genel şartların, kanundan doğan hakları tamamlamak ve günümüzün ihtiyaçlarını karşılamak gibi bir işlevi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.1

Kanunda aksi bir hüküm olmadığı müddetçe, genel Ģartlarda olabilecek bir değiĢiklik, sigorta sözleĢmesinin tarafları ya da lehtar lehine ise, doğrudan uygulanacaktır. TTK m. 1425/3 hükmü ilgili konuda açıktır. Söz konusu durumun istisnası ise, yapılan değiĢikliğin ek prim alınmasını gerektirdiği durumlardır. Genel Ģartlarda yapılan bir değiĢikliğin, ek prim gerektirmesi durumunda, sigortacı ilgili değiĢiklikten itibaren sekiz gün içerisinde ek prim talebinde bulunur ancak talep sekiz gün içinde yerine getirilmezse, sigorta sözleĢmesi değiĢikliğe uğrayan genel Ģartlara göre değil, eski genel Ģartlara göre mevcudiyetine devam edecektir. Burada üzerinde önemle durulması gereken bir husus ise, rizikonun gerçekleĢme anıdır. ġayet riziko, geçmiĢ dönemde ortaya çıkmıĢ ise, genel Ģartlarda gerçekleĢen lehe değiĢiklik söz konusu riziko için geçerli olmayacaktır. Dolayısıyla lehe durumun geriye yürümesi gibi bir durum söz konusu değildir. Lehe olan değişiklik ancak ve ancak ileriki tarihte doğacak bir riziko için geçerli olacaktır.2

Ġlgili genel açıklamalarımızdan sonra Hayat Sigortası Genel ġartları ile Türk Ticaret Kanunu ilgili hükümlerinin irdelenmesine baĢlayabiliriz. Bu çalıĢmamızda, yaptığımız inceleme ve reel sektör araĢtırmaları neticesinde, uyuĢmazlıklara temel teĢkil edebilecek ve pratik hayatta en çok karĢılaĢılan sorunlara dayanak olan hükümleri incelemeyi amaçladık.

Genel şartların A-1.Maddesi ''Bir kimsenin hayatı, ya o kimse veya onun bilgi ve izni olmasa bile dilediği bir veya birkaç sigortacıya çeĢitli bedellerle üçüncü bir kiĢi tarafından sigorta ettirilebilir, Ģu kadar ki, üçüncü kiĢinin o kimsenin hayatının devamında maddi veya manevi menfaatinin bulunması sigortanın geçerliliği için Ģarttır.'' Hükmünü haizdir.

Ġlgili hüküm, TTK ile kıyaslandığında ölüm Ģartlı hayat sigortaları açısından farklı bir düzenleme içermektedir. ġöyle ki; hayat sigortası ölüme bağlı kuruluyorsa ve bedel bakımından mutat cenaze giderlerinin üstünde kalıyorsa, menfaat unsurunun dıĢında, riziko Ģahsının da yazılı izni yahut icazeti gerekmektedir. Ġzin ya da icazetin olmaması durumunda ise sözleĢme geçersizdir. Görüldüğü üzere Genel Ģartlar ile Türk Ticaret Kanunu hükmü, ölüm Ģartlı hayat sigortaları açısından farklılık arz etmektedir.

Genel şartların A-2. Maddesinde, küçük, mahcur veya mümeyyiz olmayanların ölümü Ģart koĢularak hayat sigortası yapılamayacağı, hayat sigortasının batıl olduğu hüküm altına alınmıĢtır. Oysa TTK uyarınca, bu kiĢilerin ölümü Ģart koĢularak hayat sigortası yapılmasında hukuken bir yasak olmayıp, izin olması halinde sigorta geçerlidir. Zira TTK Mad. 1490 hükmü, ölüm Ģartlı hayat sigortalarının herkesin hayatı üzerine yapılabileceğini belirtmektedir.

Genel şartların A-3 Maddesi ile teminat dıĢı haller hüküm altına alınmıĢtır. Ġlgili madde, Ġntihar durumunun gerçekleĢmesi halinde TTK aleyhine hüküm içermektedir. Zira TTK uyarınca, intihar, akli melekelerdeki rahatsızlık nedeni ile üç yıldan önce gerçekleĢmiĢse sigortacı sigorta bedelinin tamamından sorumlu olacaktır. Genel Ģart düzenlenmesinde ise, bir ayrım yapılmamıĢ ve akli melekelerden bağımsız olarak, sigortacının sadece matematiksel karĢılığı ödeyebileceği hüküm altına alınmıĢtır. TTK hükmünün sigortalı, riziko Ģahsı ve lehtar aleyhine değiĢtirilemez. Dolayısıyla Genel ġartın ilgili madde hükmü uygulanamaz.

Genel şartların C-1 Maddesi ile primlerin ödenmesi ve sigorta sözleĢmesi arasındaki örüntü hüküm altına alınmıĢtır. Ġlgili madde, '' bir yıldan uzun süreli hayat sigortalarında sigorta ücretinin veya taksitlere bağlanmıĢ olduğu takdirde herhangi bir taksitinin vadesinde ödenmemesi halinde sigortacı, sigorta ettirenin kendisine bildirmiĢ olduğu son ikametgah adresine taahhütlü mektupla veya noter kanalıyla ücret veya taksitin bir ay içinde ödenmesini, aksi takdirde sigortanın feshedilmiĢ olacağını ihtar eder. Bu sürenin sonunda söz konusu ücret veya taksit ödenmemiĢ ise sözleĢme feshedilmiĢ olur.'' Hükmünü haizdir. TTK gereği, primler bir yıldan uzun süredir ödenmiĢse, baĢka bir deyiĢle, ortada bir yıldan uzun süredir devam eden ve ilk yıl primleri ödenmiĢ olan bir sigorta sözleĢmesi var ise, daha sonraki yıllarda primlerin ödenmemesi sebebi ile sigorta sözleĢmesi sigortacı tarafından feshedilemez. Bu durumda sigorta, prim ödemeden muaf sigortaya dönüĢür. Ġlgili TTK hükmü md. 1520/3 uyarınca nispi emredicidir. Dolayısıyla bir yıldan uzun süreli hayat sigortalarında ödenmeyen primler ilk yıldan sonraki bir dönemdeyse, TTK hükmü sigorta ettirenin lehine olduğundan sözleĢmenin feshi de gündeme gelemeyecektir. Burada önemli olan konunun, bir yıldan uzun süreli hayat sigortasında ödenmeyen prim ya da primlerin ilk yıl içinde gerçekleĢmiĢ olması halinde TTK hükmü ile Genel Ģart arasında bir mukayese yapılması gerektiği olduğu açıktır. Zira Genel Ģartlara göre böyle bir durumda sigorta ettirene verilecek süre bir ayken, TTK hükmü uyarınca süre on gün olacaktır. Dolayısıyla süre bakımından bakıldığında, verilecek süre Genel ġartlara göre daha uzun olduğundan, sigorta ettirenin daha lehinedir. Lehe olması bakımından uygulanacak olan hüküm de Genel ġart hükmü olacaktır.

Bir yıl ve daha kısa süreli hayat sigortaları açısından Genel ġart düzenlemesi ile TTK hükmü arasında farklılık söz konusudur. Ancak olaya göre hangi hükmün lehe olduğunu belirlemek ve ilgili hükmü uygulamak yerinde olacaktır. Zira Genel ġarta göre, bir yıl veya daha kısa süreli hayat sigortalarında prim ya da primlerin ilk yıl içinde ödenmemesi durumunda sigorta ettiren temerrüde düĢmüĢ olacak ve sigortacı tarafından ödeme için on beĢ günlük bir süre verildiği ihtar olunur. Bu süre zarfında sigorta teminatı durmakta ve temerrüt tarihinden itibaren on beĢ gün içinde ödeme de yapılmaması durumunda sigorta sözleĢmesi ihtara gerek kalmaksızın feshedilmiĢ olur. TTK hükmü uyarınca ise, ödenmeyen primlerin ilk yıla ait olması durumunda, sigortacı on günlük bir süre verecek ve primlerin ödenmesini talep edebilecektir. Bu süre içinde ödeme yapılmaması durumunda ise edimin yerine getirilmemesi durumundan ötürü sigorta sözleĢmesinin feshedileceğini sigorta ettirene ihtara edecektir. Bu süre sonunda ödemenin de yapılmaması durumunda sözleĢme fesih ile sonuçlanacaktır.

Genel Ģarta göre verilecek sürelerin on beĢ gün olmak üzere iki kere verildiği, bunlardan ilk on beĢ günlük süre içinde teminatın durduğu, sonraki on beĢ günlük süre sonunda ise sözleĢmenin fesih ile sonuçlandığı görülmektedir. TTK açısından ise süre ihtardan itibaren on gün olup, ikinci bir süreye gerek kalmadan sözleĢme fesih ile sonuçlanacaktır. Hangi hükmün lehe olduğu sorusu gündeme geldiğinde, olay özelinde irdeleme yapmak yerinde olacaktır. Zira TTK hükmü sözleĢmenin feshi için ihtarı zorunlu kılarken, genel Ģart hükmü fesih açısından ihtarı zorunlu tutmamıĢtır. Ancak süre bakımından TTK daha kısa bir süreyi sözleĢmenin feshi için yeterli görürken, genel Ģartta ise daha uzun bir süre bulunmaktadır. Dolayısıyla bu hükümlerden hangisi daha lehe olacaksa onun uygulanması yerinde olacaktır. Zira TTK hükmü sigorta ettiren, sigortalı ve lehtar aleyhine değiĢtirilemeyeceği için ve genel Ģart hükmünün de süre açısından daha lehe olması sebebiyle, olay özelinde irdeleme yapılmak suretiyle lehe olan hükmün uygulanması gerekmektedir.

Yargı kararlarına bakıldığında, Hayat Sigortası ile ilgili ortaya çıkan uyuĢmazlıkların önemli bir bölümünün beyan yükümlülüğü ile ilgili olduğunu görmekteyiz. Bu noktada Sigortacının beyan yükümlülüğünün Genel Ģart ve TTK hükümleri uyarınca irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.

Genel şartların C.2-2 maddesi, '' Gerek sigorta ettiren, gerekse sigortalı ve temsilci, sigorta sözleĢmesinin yapılması sırasında kendisince bilinen ve sigortacının sözleĢmeyi yapmamasını veya daha ağır Ģartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri bildirmekle yükümlüdür. '' TTK hükmü ise '' Sigorta ettiren sözleĢmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlıĢ bildirilen hususlar, sözleĢmenin yapılmamasını veya değiĢik Ģartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır.'' Hükmünü haizdir. Her iki hüküm incelendiğinde, Genel Ģartlara göre, sigorta ettirenin yalnızca bildiği durumları sigorta ettirene bildirme yükümlülüğü varken TTK hükmü gereği sigorta ettiren, bildiği ve bilmesi gerektiği tüm hususları sigorta ettirene bildirme yükümlülüğü altındadır. Ġlgili TTK hükmü, sigorta ettiren, sigortalı ve lehtar aleyhine değiĢtirilemez. Ancak tam tersine, lehe olacak Ģekilde düzenleme yapılabilir. Genel Ģartlarda yer alan hüküm ise beyan yükümlülüğünün kapsamını sadece bilinen hususlar ile sınırlamıĢ, TTK hükmünün aksine bilinmesi gereken durumları beyan yükümlülüğü içerisine almamıĢtır. Dolayısıyla kapsam yönünden bakıldığında, Genel Ģart hükmünün lehe olmasından ötürü, olası bir uyuĢmazlıkta öncelikli olarak uygulama alanı bulması yerinde olacaktır.

Beyan yükümlülüğünün kasten ihlali durumunda ise Genel ġartlar ile TTK arasında yine ayrım yapılması yerinde olacaktır. Zira Genel ġartlara göre ''Beyan yükümlülüğünün kasten ihlal edilmesi halinde sigortacı riziko gerçekleĢmiĢ olsa bile sözleĢmeden cayabilir ve prime hak kazanır'' hükmü düzenlenmiĢtir. TTK'nın ilgili hükmü uyarınca ise, eğer kasıtlı bir ihlal durumu söz konusu ise, sigorta sözleĢmesinin üzerinden beĢ yıl veya daha fazla bir zaman geçmiĢ olsa dahi cayma hakkı mevcuttur. Burada dikkat edilmesi gereken ise rizikonun gerçekleĢme zamanıdır. Hüküm, rizikonun gerçekleĢmesinden önceki zamanı kapsamaktadır. Zaman açısından baktığımızda, rizikonun gerçekleĢme anı bakımından Genel Ģart hükmü ile TTK düzenlemesinin aynı yönde olmadığı ortaya çıkmaktadır. TTK uyarınca, rizikonun gerçekleĢmesinden sonra ortaya çıkan bir kasten ihlal durumu söz konusu ise, illiyet bağı aranacaktır. Ġlliyet bağının olması durumunda sigortacının ödeme borcu doğmamakta, illiyet bağının olmaması halinde ise bedel, ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oran nispetinde ödenecektir. Söz konusu düzenlemenin de aleyhe değiĢtirilemeyeceğini unutmamak gerekir. Tam da bu noktada, Genel Ģart ile TTK hükmünü kıyasladığımızda, illiyet bağının olmadığı kasten ihlal durumunda Genel ġart hükmünün TTK hükmüne kıyasla daha ağır olduğunu görmekteyiz. Ġlliyet bağının olduğu ihtimalde ise TTK hükmü ile Genel ġartların aynı yönde olduğu ve bu açıdan bir sorun olmadığını söylemek mümkündür. Sonuç olarak, illiyet bağının olmadığı kasten ihlal durumunda TTK hükmünün, illiyet bağının olduğu kasten ihlal durumunda ise Genel ġart veya TTK hükmünün uygulama alanı bulabileceğini söylemek yerinde olacaktır.

Sigorta süresi içinde beyan yükümlülüğünün de yargı kararları incelendiğinde azımsanmayacak oranda uyuĢmazlık sebebi olduğu görülmektedir. Bu noktada Genel Ģart düzenlemesi ile TTK hükümleri arasında bir mukayese yapmak, ortaya çıkacak uyuĢmazlığa uygulanması gereken regülasyonun belirlenmesinde faydalı olacaktır.

Genel Şartların C.3 Maddesi, ''SözleĢmenin yapılmasından sonra, sigortacının izni olmadan, rizikoya etki edebilecek hususlarda meydana getirilen değiĢikliklerin sekiz gün içinde sigortacıya bildirilmesi gerekir.'' Hükmünü haizdir. TTK ilgili hükmü ise, ''Sigorta ettiren veya onun izniyle baĢkası, rizikonun gerçekleĢme ihtimalini arttırıcı veya mevcut durumu ağırlaĢtırıcı iĢlemlerde bulunursa yahut sözleĢme yapılırken açıkça riziko ağırlaĢması olarak kabul edilmiĢ bulunan hususlardan biri gerçekleĢirse derhal; bu iĢlemler bilgisi dıĢında yapılmıĢsa, bu hususu öğrendiği tarihten itibaren en geç on gün içinde durumu sigortacıya bildirir.'' Diyerek, daha geniĢ bir düzenleme getirmiĢtir. Madde hükmünden de görüleceği üzere TTK 2 farklı süre öngörmektedir. Bu süreleri içerik itibariyle birbirinden ayrı tutarak, beyan yükümlülüğünün ihlali ve yaptırımlarını da sigorta ettiren açısından farklı sonuçlara bağlamıĢtır. Aynı Ģekilde süre bakımından da genel Ģart hükmü TTK hükmüne göre sekiz günlük bir süre getirmiĢtir. TTK'da yer alan on günlük sürenin daha uzun olmasının sigorta ettiren lehine olması ve daha da önemlisi, genel Ģart hükmünün sadece '' meydana getirilen değiĢiklikler'' diyerek, beyan yükümlülüğünün içeriğini daraltması ve sadece riziko ağırlaĢması Ģartına bağlaması sigorta ettiren aleyhinedir. Dolayısıyla, sözleĢme yapıldıktan sonra, sigorta süresi içinde beyan yükümlülüğü konusunda TTK ilgili hükümlerinin Genel ġart düzenlemesine göre hem süre hem de içerik ve Ģartlar anlamında daha lehe olduğu ortadadır.

SONUÇ

Genel ġart hükümleri, Kanun hükümleri ile uyum içerisinde ve Kanun hükümlerine aykırı olmamalıdır. TTK'da yer alan emredicilik, 1452 ve 1520 maddelerinde düzenlenmiĢ ve bu hükümlerde sayılan maddeler sözleĢme ile sigorta ettiren, sigortalı ve lehtar aleyhine değiĢtirilemez. Aleyhe olan hükmün uygulanamayacağı hukuken açıktır; ancak dahası Genel ġart hükümlerinin yasada boĢluk olan ya da tamamlayıcı hüküm getirme amacına aykırı olarak aleyhe düzenleme getirmesinin önüne geçmek, kanun hükümleri ile genel Ģartların irdelenmesi sonucu ortaya çıkacak önemli bir sonuçtur. ÇalıĢmamızda, her olay özelinde, incelemeye aldığımız hükümlerin ayrı ayrı irdelenmesi ve hangi hüküm olay özelinde daha lehe bir hüküm içermekteyse, onun uygulanması amacına hizmet etmeyi amaçladık. Bu noktada, Hayat Sigortası Genel ġartları ile Türki Ticaret Kanunu arasında uyumsuzluklar olduğu ve bir takım Genel ġart hükümlerinin aleyhe olması ve nedeniyle uygulanamaz nitelikte olduğunu tespit ettik.

Footnotes

1. Bahtiyar, Genel KoĢullar s. 93.

2. Samim Ünan, Türk Ticaret Kanunu ġerhi: Sigorta Hukuku Cilt I – Genel Hükümler, Ġstanbul 2016, s. 256.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.