Eserin Sahibinin Hususiyetini Taşıması Ve Eserin Alametleri

G+
Gun + Partners

Contributor

Gün + Partners is a full-service institutional law firm with a strategic international vision, providing transactional, advisory and dispute resolution services since 1986. The Firm is based in Istanbul, with working offices Ankara and Izmir. The Firm advises in life sciences, energy, construction & real estate, technology, media and telecoms, automotive, FMCG, chemicals and the defence industries.”
Yürürlüğe girdiği 1952 yılından beri birçok kez değişikliğe tabi olan Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ("FSEK"), uygulamada halen belirsizlik ve karışıklığa sebep olabilmektedir.
Turkey Intellectual Property
To print this article, all you need is to be registered or login on Mondaq.com.

Yürürlüğe girdiği 1952 yılından beri birçok kez değişikliğe tabi olan Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ("FSEK"), uygulamada halen belirsizlik ve karışıklığa sebep olabilmektedir. Yargıtay'ın yakın tarihli kararı1, uygulaması tartışmalı olan eserin alametleri ile FSEK'te özellikle sinema eserlerine ilişkin olarak yapılan değişiklikler ve eserlerin sahibinin hususiyetini taşıması hususlarının incelenmesi bakımından son derece yol gösterici ve açıklayıcı bir karar olmuştur.

Karara konu dava; 1977 yapımı "Selvi Boylum, Al Yazmalım" filminin senaristi tarafından açılmıştır ve davacı, "Kırmızı Eşarp" isimli eserden esinlenilerek, bağımsız bir işleme eser olarak oluşturduğu senaryoda yer alan "Sevgi Emektir" sloganının, kendisinden izin veya onay alınmaksızın davalı reklam filminin içinde kullanması sebebiyle, davacının senaryo üzerindeki eser sahipliğinden doğan haklarının ihlali ve haksız rekabet gerekçeleriyle açılmıştır. Davalı savunmasını, "Selvi Boylum, Al Yazmalım" filminin senaryosunun Aytmatov'un, "Selvi Boylum" adlı hikayesinden esinlenmesi sebebiyle tamamen özgün olmamasına, filmin 1995 yılı öncesinde yapılması sebebiyle, film üzerindeki tüm hakların yapımcıya ait olup, esere ilişkin kullanım haklarınım mali hak sahibi olan kişilerden usulüne uygun olarak satın alınmasına dayandırmıştır.

  • İlk Derece Mahkemesi; davaya konu sinema filminin 1995 yılından önce yapılmış olması sebebiyle, FSEK 8. maddesinin ilk halinin2 dikkate alınacağını ve buna istinaden filmi imal ettiren yapımcının eser sahibi sayılacağını, davacının senaryo ve film 12.06.1995 tarihinden önce meydana getirildiğinden söz konusu eserlerde mali bir hakkının bulunmayacağına hükmetmiştir. Bunun yanı sıra Mahkeme, senaryonun Aytmatov'un romandan uyarlandığını, davacının senaryo üzerinde hak iddiasında bulunulabileceği tek bölümün hususiyet anlamında senaryoya katkısı olabileceğini değerlendirmiştir. Bu kapsamda Mahkeme, davalının filmin görüntülerinin reklam filminde kullanılabilmesi için eser sahibi olan yapımcıdan yazılı izin alması, dosyada yer alan hak devir belgesine göre mali hakların hukuka uygun olarak davalıya devredilmiş olması gerekçeleri ile davacının tazminat taleplerinin reddine karar vermiştir.
  • Bölge Adliye Mahkemesi, aynı doğrultuda FSEK Ek 2. maddesinin açık hükmü3 gereği FSEK 8. maddesinin ilk halinin dikkate alınması gerektiğini, davacının senaryo yazarı olarak sinema eserleri yönünden FSEK'ten doğan bir hak talebinde bulunamayacağını savunmuştur. Bununla beraber Mahkeme, dosyadaki bilirkişi raporlarında "Sevgi Emektir" sözünün, filmin mottosu olması sebebiyle filmle özdeşleştiği ve eser olarak korunması gerektiği beyan edilmesine rağmen, bu sözün sahnedeki diğer unsurlar ve icracı sanatçıların yetenekleri ile etkileyici bir hale geldiği, herkes tarafından kullanılan ve davacının hususiyetini taşımayan bir ifade olduğu sonucuna varmıştır. Mahkeme, davacının mali haklarını devrettiği de tespit edildiğinden İlk Derece Mahkemesinin davanın reddi kararının yerinde olduğuna, davacının FSEK Ek 2. maddesi gereğince senaryodan kaynaklanan haklarına dayalı talepte bulunamayacağı, davacının "Sevgi Emektir" sözü üzerinde senaryodan ayrı telif hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine hükmetmiştir.

Yargıtay; kararında davacının senaryo yazarı olarak hak sahipliğine ilişkin tartışmaları açıklığa kavuşturmuş, 1995 tarihli kanun değişikliği öncesinde yaratılan sinema eserlerinde eser sahibinin yapımcı olduğunu kabul etmekle beraber, bu hükmün somut olay bakımından uygulanabilirliği olmadığını, zira senaryo eseri sahiplerinin değişiklik öncesinde de sonrasında da eser sahibi olarak kabul edildiğini vurgulamıştır. Bu kapsamda hem Yerel Mahkeme hem de Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, davacının bir işleme eser olarak yazmış olduğu senaryodan doğan haklarını ileri süremeyeceğine ilişkin gerekçe hatalı bulunmuştur.

Bunu takiben Yüksek Mahkeme, film yapımcısı ile senaryo yazarı arasında ilgili filmin yapımı ve senaryonun kullanımı için bir sözleşme yapıldığı konusunda bir tartışma bulunmasa da 1978 yılında çekilen bir filmin koruma süresinin FSEK kapsamında aleniyet tarihinden itibaren 20 yıl olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu sözleşmenin daha sonraki dönemi kapsayamayacağını, senaryo yazarının mali haklarını en fazla 20 yıl için yapımcılara devrettiğini tespit etmiştir. Bunun yanı sıra, 1978 yılında filmin yapımı ve senaryonun kullanımına ilişkin imzalanan sözleşmenin hangi hakların devrini kapsadığı tartışılmıştır; zira FSEK md. 524 uyarınca ayrı ayrı ve yazılı olarak gösterilmediği sürece bir mali hakkın devri geçerli olmayacaktır. Dolayısıyla, somut olayda imzalanan sözleşmenin ancak senaryonun sinema gösterimleri kullanımı bakımından geçerli olduğu, davalı tarafından senaryo eserinin bir reklam filminde kullanımı için yazılı bir izin alınmadığı tespit edilmiştir.

Yüksek Mahkeme son olarak, uyuşmazlıktaki en tartışmalı nokta olan hususiyet konusunu irdelemiş, eserinin sahibinin hususiyetini yansıtması için, eserin her bir unsurunda veya cümlesinde özgünlük aranmayacağı, bu unsurların bir araya gelerek bütün itibariyle oluşturduğu izlenimin orijinal olmasının yeterli olduğu ifade edilmiş, somut olay bakımındansa "Sevgi Emektir" sözünün filmden kesitler sunularak gösterilmesinin sinema eserinin yanı sıra senaryo eserindeki hususiyet taşıyan unsurları da çağrıştırdığı kabul edilmiştir.

Sonuç olarak davacının senaryo üzerinde eser sahibi olduğu konusunda bir tartışma bulunmasa da, "Sevgi Emektir" ibaresinin eser veya en azından FSEK md. 83/1 5 uyarınca "eserin alameti" olup olmadığının değerlendirilmesi ve buna göre yapılan izinsiz alıntının esere tecavüz veya haksız rekabet kurallarına göre tazminat korumasını gerektirip gerektirmediği hususlarında bir değerlendirme yapılması gerekirken Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın değişik gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün davacı lehine bozulmasına karar verilmiştir.

Yukarıda özetlenen Yüksek Mahkeme kararı kapsamında, öncelikle Yerel Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi tarafından sinema eserleri bakımından FSEK'te yapılan değişiklikler sebebiyle yanlış gerekçe ile kurulan hükmün davacı için olumsuz sonuçları düzeltilmek istenmiştir. Kararda da ifade edildiği üzere Yerel Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi aslen 1995 tarihli değişiklik öncesinde bağlantılı hak sahibi olarak dahi korunmayan icracı sanatçılar hakkında verilen Yargıtay kararlarını6, senaryodan kaynaklanan eser sahipliğine ilişkin davaya uygulamaya çalışarak hak sahipliği bakımından hataya düşmüşlerdir.

Bunun yanı sıra, Yüksek Mahkemenin taraflar arasında yapılan sözleşmenin tarihini göz önünde bulundurarak, ancak bu tarihte öngörülebilecek bir geçerlilik süresi için mali haklara ilişkin devirlerin hüküm ifade ettiğini belirtmesi de, mali hakların süresiz devrinin ancak devir anındaki koruma süresiyle sınırlı olduğu yönündeki içtihatlara katkıda bulunmuştur. Bu kapsamda senaryodan doğan hakları bütünüyle devralmamış olan sinema eseri sahiplerinin, uzatılan süreler kapsamında sinema eserlerinden doğan haklarını kullanmak için senaryo sahipleri ile yeniden sözleşme yapmaları önerilmektedir.

Karar her ne kadar hususiyet unsuru bakımından önemli noktalara parmak başmışsa da, "Sevgi Emektir" ibaresinin tek başına sahibinin hususiyetini yansıtan bir eser veya eserine alameti olarak kabul edilip edilemeyeceği konusunda bir sonuca varmamıştır. Kısa bir "mottonun", parçası olduğu eserden ayrı olarak eser niteliğini taşıyıp taşımadığı, eserin bütününün ne ölçüde bu hususiyete katkıda bulunduğu ancak her somut olay bakımından ayrıca bir değerlendirme ile belirlenebilecek bir sorundur. Bu tür ibare veya sloganların eserin alameti olarak kabul edilebileceği hallerde de, FSEK md. 83/2 gereği herkesçe kullanılan ve ayırt edici niteliği bulunmayan ad ve alametlere koruma bahşedilmeyeceğinin hatırlanması gerekir. Sonuç olarak, anılan uyuşmazlıkta alınacak nihai kararın ne yönde olacağı merak konusudur.

Footnotes

1. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 24.05.2022 tarih ve 2020/8509 E. 2022/3996 K. sayılı kararı

2."Bir sinema eserinin sahibi onu imâl ettirendir." FSEK md. 8, 01.01.1952

3. "Bu Kanunun sinema eseri sahipliği ile ilgili hükümleri, 4110 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 12.6.1995 tarihinden sonra yapımına başlanan sinema eserlerine uygulanır." FSEK ek md. 2, Değişik: 4630 - 21.2.2001

4. "Mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır."

5. "Bir eserin ad ve alâmetleri ile çoğaltılmış nüshaların şekilleri iltibasa meydan verebilecek surette diğer bir eserde veya çoğaltılmış nüshalarında kullanılamaz."

6. 11 HD 17.09.2019 tarih ve 2018/409 E. – 2019/5485 K.

Gün + Partners bu içeriği 25 Haziran 2024 tarihinde yayınlamıştır.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.

See More Popular Content From

Mondaq uses cookies on this website. By using our website you agree to our use of cookies as set out in our Privacy Policy.

Learn More