Kisisel verilerin korunmasi her ülkede oldugu gibi Türkiye'de de en gündemde olan konulardan birisidir. Veri elde etme yöntemlerinin hizla çogalmasi, tüketicilerin verilerinin kolayca elde edilip kullanilabilmesi ve veri algoritmalarinin oldukça geliserek özellikle reklamcilik sektöründe büyük çapta degisimlere yol açmasi birçok alani etkilemistir ve kamuoyu da hakli olarak verilerin korunmasi ile ilgili meselelere daha çok dikkat göstermeye baslamistir. Bunun sonucunda da veri merkezli tartismalar kamuyounda tartisilan meseleler haline gelmistir. Bu durumun en yakin örnegi de yakin zamanda Türkiye'de gerçeklesen, WhatsApp isimli mesajlasma uygulamasinin kullanicilarinin kisisel verilerini üst sirketi olan Facebook'a aktaracagi yönünde bir zorunlu izin metninin kullanicilarin onayina sunulmasiyla ortaya çikmistir. Bu izin bildirisi uygulamanin kullanicilari arasinda tedirginlige yol açmis, öyle ki önemli miktarda kullanici WhatsApp'i kullanmayi birakmistir.

WhatsApp tarafindan yapilan bilgilendirme ve izin metninin ortaya çikmasi ve bunun kamuoyunda gündem olmasi üzerine idari makamlar da bu konu üzerine egilmis ve Rekabet Kurumu da kendi görev alani bakimindan bir inceleme yapip rapor hazirlamistir. Ilgili rapor Türk idari makamlarin veri politikalarina bakisinin ve veri islenmesinin rekabet hukuku bakimindan nasil irdelenecegi ile ilgili yaklasiminin anlasilmasi açisindan önem arz etmektedir. Bunlari anlamak için, kurum tarafindan yazilmis gerekçeler ve ayni zamanda yabanci makamlarin görüsleri de bu makale kapsaminda incelenecektir.

Kurum Görüsleri

Kurul tarafindan verilen ilk karar veri aktariminin yapilamamasi amaciyla verilen tedbir kararidir. Bu kararin gerekçesinde Facebook'un tüketici iletisim pazarindaki gücünü, internet reklamciligi alanindaki rakiplerinin faaliyetini zorlastiracak sekilde kullandiginin kabul edilebilecegi ve asiri veri toplanmasinin tüketicinin sömürülmesine yol açabilecegi belirtilmistir. Öyle ki Facebook'un pazar payi %95'e ulasmaktadir ve son 10 yildir hiçbir rakibi pazar payi olarak %5'in üzerine çikamamistir.1 Kurum'a göre hakim durumun mevcut oldugu apaçik bellidir ve veri politikasinin belirtilen sekilde kullanilmasi bu sebeple hakim durumun kötüye kullanilmasi anlamina gelir.

Kurum'un degindigi bir diger nokta ise veri paylasiminin Whatsapp'tan Facebook'a tek yönlü degil aktarilmayip, bir havuzda birlestirilip tüm Facebook hizmetlerinde kullanilmak üzere depolanmasidir. Raporda bu durumun zaten veri toplama kapasitesi bakimindan rakipsiz olan Facebook'un daha da güçlenmesine yol açacagi ve Türkiye'de baska bir kurumun ayni pazarda Facebook ile rekabet etmesinin iyice zorlasacagina dikkat çekilmistir. Öyle ki her ne kadar ayni sirketler grubu içerisinde yer alsa da büyük kurumlarin kendi aralarinda bu kadar veri paylasimi yapmasi rekabeti önemli ölçüde etkileyebilecek hatta yok edebilecektir. Piyasaya yeni giris yapmaya çalisan aktörler çok büyük bir rakip karsisinda faaliyet göstermekte zorlanacaklardir.

Raporda deginilen bir diger husus ise Facebook'un küresel çapta hizmet veren bir kurum olmasi vesilesiyle alaninda en fazla veri girisi yapabilen firma olmasi ve bu sayede veri isleme algoritmalarinin diger rakiplerinden çok daha fazla bilgi ile karsilastigi, bunun da algoritmayi çok fazla gelistirdigi yönündedir. Diger bir anlatimla, sadece verilerin fazlaligi degil, bu veri bombardimaninin Facebook algortimasini da gelistirmesi de algoritmayi rekabet edilemeyecek bir noktaya çektigi belirtilmistir. Bu tip algoritmalar veri isledikçe daha da kusursuzlastigi için büyük dijital platformlar konumlarini daha da güçlendirebilmektedirler.

Whatsapp ile ilgili dikkat çeken bir diger degerlendirme ise Whatsapp'in "Gizlilik ve Hizmet Kosullari" yönündendir. Her ne kadar bu kosullar kullanicilar tarafindan kabul edilip uygulama kullanilmaya baslansa da Kurum, bu kosullarin muglak yazildigi ve çogu kullanicinin bu kosullari zaten okumadigi da vurgulanmistir. Kurum'a göre, hakim durumun kötüye kullanilmasinin yarattigi zarar bir yana bu tüketicilerin davranissal kisitlamakta ve tüketicileri iki yönden de zarara ugratmaktadir.

Yabanci Kurumlarin Görüsleri

Yabanci ülkelerdeki idari merciler de bu konu üzerine egilmisler ve dijital platformlarin rekabet hukuku bakimindan yükümlülükleri üzerine ayrintili incelemeler yapmislardir. Bunlardan en dikkat çekici olanlarindan birisi Alman Kartel Ofisi'nin Facebook hakkindaki kararidir.2 Bu karara RK raporunda da atif yapilmistir. Alman Kartel Ofisi kararinda Facebook'un kendi grup sirketleri arasinda veri aktarimi yapmasi sömürücü kötüye kullanma olarak nitelendirilmistir. Alman Kartel Ofisi'nin olaya yaklasimi kisisel veri hukukunu rekabet hukuku alaninda da referans almak yönündedir. Ofis, Facebook'un üçüncü sitelerden alinan verilerin kullanicilarin izni ve bilgisi olmadan aktarildigini tespit etmis ve bunu da hakim durumun kötüye kullanilmasi olarak degerlendirmistir. Bir diger görüsü ise yukarida da bahsedilen havuz sisteminin rekabeti ihlal edici nitelikte oldugu yönündedir çünkü havuz sisteminin zaten güçlü olan sirketleri daha da güçlü kilacagi vurgulanmistir.

Bu konu hakkinda ilginç ve ünlü görüslerden biri de AB tarafindan kurulan bir komisyon raporunda somutlasmistir. Bilindigi gibi Google tüm dünyada ve tabi ki Avrupa ülkelerinde de piyasada mutlak bir hakimiyete sahip ve adeta rakipsizdir. Komisyonun önüne gelen olayda Google'in arama motorlarinin çikardigi sonuçlarda kendi ile baglantili ürün ve hizmetlerin daima öne çikarildigi ve bunun da piyasadaki diger aktörleri olumsuz etkiledigi iddia edilmistir. Kararda ise gerçekten de Google'in rekabet hukukundan dogan yükümlülüklere aykiri hareket ettigi, "rakip karsilastirmali alisveris hizmetlerine kendi hizmeti ile esit muamelede bulunma ilkesine uymasi" gerektigi yönünde karar verilmistir.3 Bu da göstermektedir ki reklam verenlerin arasindaki rekabet de korunmak istenmekte, dijital platformlarin hakim durumlarini kullanmasi dizginlemeye çalisilmaktadir.

Reklam Verenlerin Korunmasi

Google, Facebook, Instagram, Twitter gibi sosyal medya sirketlerinin rekabet hukukuna uyumlulugu bakimindan önem arz eden bir diger nokta ise reklam verenler bakimindandir. Öyle ki belli basli dijital platformlar iternet reklamciliginin çok büyük bir kismini adeta tekellestirmis, piyasanin neredeyse tamamini ele geçirmistir. Internet üzerinden verilen reklamlarin artan tercih edilirligi de dikkate alindiginda, reklam verenler bakimindan da bir rekabet degerlendirmesi yapilmasi gerekli hale gelmistir.

Rekabet Kurumu'nun raporunda da bu husus gözden kaçmamistir. Raporda, dijital platformlarin reklam verenler açisindan da seffaf hareket etmedigi iddia edilmistir. Dijital platformlar verileri reklam verenlerle paylasmamakta, sadece onlarin tüketici kitlesine göre bir reklam gösterme stratejisi izleyerek reklamlarin olabildigince reklamla ilgilenebilecek kisilere gösterilmesini saglamaya çalismaktadir.

Dijital platformlarin reklam sisteminin rekabetin korunmasi amacinin aleyhine çalisabilmesi mümkündür. Öyle ki sayili dijital platformlarin reklam endüstrisini çok büyük ölçüde kontrol etmesi bu ihtimali daha da önemli kilmaktadir. Örnek vermek gerekirse, dijital platformlara reklam veren kisilerin reklamlari aslinda görüntülenmesi gereken kisiler tarafindan görüntülenmiyor olabilir. Bu hareket platformlarin bilinçli bir tercihiyle yapilmiyor olsa bile reklam verenlerin menfaatleri ihlal ediliyor olabilir. Algoritmalarin nasil bir sistemde çalistiklarinin reklam verenlere açik olmamasi bu durumu daha da önemli hale getirmektedir. Tüketiciler, kendileriyle ilgili toplanan çerezler vesilesiyle, algoritmanin uygun gördügü reklamlar ile karsi karsiya getirilir. Bu sistem içinde algoritmanin belli tüketicilere hep belli içerikleri reklam olarak göstermesi ihtimal dahilindedir. Bunun sonucunda tüketiciler, belli markalarin varligindan habersiz kalirken hep ayni markalari görebilmektedir. Bunun anlami sudur ki dijital platformlar kendi rakipleri ile aralarindaki rekabeti bozabilecekleri gibi ayni zamanda diger sektörlerdeki sirketlerin arasindaki rekabeti de engelleyici nitelikte hareket edebilirler. Yukaridaki Google örnegi de benzer nitelikte bir ihlal içermektedir.

Reklam verenler bakimindan önem arz eden bir diger durum ise kullanici verilerinin sakli tutulmasi sebebiyle reklam verenlerin piyasa hakkindaki verilerinin oldukça kisitlanmis olacagidir. Kendi reklamlarinin kaç kisi tarafindan görüntülendigi gibi bilgiler görülebilse de algoritmanin nasil isledigi ile ilgili bilgiler reklam verenlere açiklanmamaktadir. Bu sebeple piyasadaki diger aktörlerle karsilastirilma imkani olmayan reklam veren, hedef kitlesine ne yollarla ulastigini da bilemeyecektir. Verilerin üçüncü kisiler ile paylasilmasi ile ilgili çekinceler bir yana, paylasilmadigi durumlarda ise reklam verenlerin menfaatleri ihlal edilebilmektedir.

Sonuç

Gerek ülkemizde gerekse de yurt disinda verilen kararlar incelendiginde idari mercilerin veri ve dijital platformlarin rekabetine iliskin konularda yeni yaklasimlar gelistirdigi ve degisen kosullari dikkate alarak kararlara vardiklari göze çarpmaktadir. Özellikle hakim duruma sahip dijital platformlarin bu konumlarini kötüye kullanmalari anlamina gelecek hareketler özellikle veri kullanimi bakimindan dikkatlice incelenmistir. Bu anlamda kurumlar arasinda veri havuzu olusturulmasi, zorunlu veri paylasim izni gibi hareketler rekabeti bozucu nitelikte görülmüstür. Bir diger dikkat çekilen nokta da reklam verenlerin de rekabetin korunmasi bakimindan bazi magduriyetlerinin olabileceginin ifade edilmesidir. Dijital platformlarin verileri reklam verenlerle paylasmamasi ve reklam piyasasini istedikleri gibi, opak bir sekilde kontrol edebilmeleri bu anlamda sikinti yaratabilecek hususlar arasinda sayilmistir.

Footnotes

1. Alman Kartel Ofisi, B6-22/16 Dosya Özeti, https://www.bundeskartellamt.de/SharedDocs/Entscheidung/EN/Fallberichte/Missbrauchsaufsicht/2019/B6-22-16.pdf?__blob=publicationFile&v=3, Erisim tarihi, 20 Nisan 2021.

2. Bundeskartellamt, Case Report of B6-22/16, Facebook, Exploitative business terms pursuant to Section 19(1) GWB for inadequate data processing' (2019) (https://www.bundeskartellamt.de/SharedDocs/Entscheidung/EN/Fallberichte/Missbrauchsaufsicht/2019/B6-22-16.pdf?__blob=publicationFile&v=3) erisim tarihi 5 Ekim 2020

3. European Commission, "Antitrust: Commission fines Google €2.42 billion for abusing dominance as search engine by giving illegal advantage to own comparison shopping service", (European Commission, 2017) (https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/IP_17_1784) erisim tarihi 5 Ekim 2020

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.